2 Nisan 2010 Cuma

Ankaragücü 0 - 0 Beşiktaş


Keyifli bir maç oldu.

Ankaragücü klasik oyunu, Beşiktaş ise farklı bir formasyonda olsa da klasik oyununu oynadı. Ankaragücü'nün oyunu belli. Topa hakim olmak, kanatları iyi kullanmak, gerektiğinde oyunu içe katederek pozisyon bulmaya çalışmak. Yani modern bir oyun anlayışı. Eksikleri var mı? Var. Yazacağız.

Beşiktaş ise kontraatak oyununu benimsemiş, 6-7 defans oyuncusu ve hızlı hücuma çıkan oyunculardan kurulan bir takım. Kanat ataklarında ise iç oyuncularını cezasahası içine sokup orayı kalabalıklaştırıyor Beşiktaş. Bugün 3-5-2'ye yakın bir oyun sergileseler de felsefenin değişmemesi Beşiktaş adına iyi bir gelişme. Zira bir felsefeye sahip olduğunu gösterir bu. Beşiktaş ayrıca bu oyunuyla golü bulacak pozisyonlar buldu zaten. Atamadı. O ayrı.

Maçın başından son 5 dakikasına kadar Ankaragücü oyunu istediği gibi oynadı. Pozisyon buldu. Özellikle ilk yarı Rothen ile Sapara, Ekrem'i perişan ettiler doğrusu. Eğer İbrahim Kaş, olağanın dışında bir performans sergilemeseydi darmadağın olabilirdi Beşiktaş. Fakat İbrahim bugün ekstra oynayıp sağ tarafı bir nebze kapattı. Ankaragücü sağdan ise maçın bana göre en kötü oyuncusu Mehmet Çakır'ın pasif oyunu sebebiyle pek etkili olamadı. Geremi'de pek ileri çıkmamayı tercih edince tek kanatlı bir oyuna döndü Ankaragücü.

Bir diğer atak zaafiyeti ise Ankaragücü'nün yeni kurulmuş bir takım olması. Bu da bazı maçlarda pozisyon bulamamasını beraberinde getiriyor. Bugün Fink'in yokluğunda ortasahaya rahat sahip olup gereken pozisyonları buldular. Fakat mesela Galatasaray'ın o kötü içlerine rağmen aynı oyuncular iyi bir alan savunmasına karşı pozisyon bulamamıştı. Eğer Lemerre kalır, Rothen'in de kiralık sözleşmesi uzatılabilirse müthiş bir takım izler seneye Ankaragücü taraftarları. En kötü ilk 4'ün içinde olabilecek bir takım olur. Çünkü Rajnoch, Rothen, Sapara, Vittek ve Vassell müthiş bir omurga oluşturuyor.

Mesela Galatasaray'ın iç oyuncusu eksiği malum. Rothen Galatasaray'ın o bölgesine ilaç olabilir. Çok çok iyi bir kanat oyuncusuydu zamanında. Tabii zaman geçtikçe bazı özelliklerini kaybetmiş. Ama müthiş bir zekası, iyi bir savunması ve çok çok iyi bir sol ayağı var. Müthiş olurdu bizim oyunumuzda. Mesela Sapara. Bazı dakikalarda oyun içinden kopsa da oyunu çok iyi okuyan, top dağıtımı iyi olan bir ortasaha. Fakat işte biraz kayboluyor maç içinde. Öte yandan stoper Rajnoch hem ayağına hakim, hem de çok sağlam duran bir stoper. Topun Ankaragücü'nde kalmasını sağlayan en büyük etkenlerden biri.

Maça dönersek ilk yarının 20 ile 35. dakikası arasında Ankaragücü nefes aldırmadı Beşiktaş'a. Özellikle bir duran topta Koray'ın önüne düşen bir top var ki hakikaten yerden vurmak yerine tavana doğru vursaydı Koray, muhtemelen golü bulacaktı. Burada Sivok'un, Toraman'ın ve Kaş'ın çok büyük özverisi olsa da bir iki pozisyon çıkardı Ankaragücü. Dediğim gibi tek kanatlı oynadıkları için daha fazla yoramadılar Beşiktaş savunmasını. Beşiktaş savunması da bu tip oyuna alışık olduğu için iyi sabrettiler. 35'ten sonra oyun ortaya döndü. Beşiktaş ise kontradan iki tane çok net pozisyon buldu. Uğur İnceman'ın iki tane cezasahası içine dalışında birini kaleci müthiş çıkardı, diğeri ise Uğur'a top değmese de şaşıran Serkan'ın yine müthiş bir refleksiyle kornere attığı pozisyon.

İkinci yarı daha durgun geçti. Ankaragücü'nün uzaktan çektiği 1-2 şut ve Beşiktaş'ın hızlı çıkma çabaları vardı. Bu hücuma çıkışlarda doğru pasları atamayan Necip'in çıkıp Yusuf'un oyuna girmesi Beşiktaş'ı öne taşıdı. Bundan sonra karşılıklı ataklar izlemeye başladık. Zira Yusuf doğru pasları verince Beşiktaş tekrar oyun anlamında olmasa da hücum geliştirmek anlamında etkili olmaya başladı. Ankaragücü'nün bu dakikalarda pas konusunda iyi şeyler yapması gerçekten diğer takımlara örnek olması gerekiyor. Evet her takım bu kadar kaliteli kadro kuramayabilir fakat pis futbol oynamak üzerine kurulmamalı oyun. 20 kişi savun, uzun vur, topun düştüğü yere hurra saldır. Oynatmamak, bozmak üzerine kurmuşuz tüm sistemleri. Allah'tan Gaziantepspor, Gençlerbirliği, Trabzonspor, özellikle Kasımpaşaspor, şu an ki Denizlispor, başarısız da olsa bir şeyler oynamaya çalışan Sivasspor iyi örnekler.

Maçın sonuna doğru çok hareketlendi oyun. Beşiktaş haliyle gol atmak için risk alınca, topsuz oyun ustaları Vittek ve Vassel'e gün doğdu haliyle. Hızlı hücuma çıktılar fakat kötü bitirdikleri için gol falan olmadı. Beşiktaş'ın da öyle aman aman tehlikesi olmayınca maç 0-0 bitti. Golü hakeden bir maçtı doğrusu.

Maçın hakemi Ankaragücü'nün ilk yarıda attığı bariz ofsayt golünde haklıydı. İkinci yarı bana göre Vassell'in düşürülmesi penaltıydı. Eh kötü demek istemiyorum fakat yetersizdi. Öte yandan bazı pozisyonlarda avantajı iyi kullanıp, bazen de kötü kullanması ilginç. Üzerinde uğraşılırsa ve kendini de geliştirmek isterse iyi bir hakem olabilir. Fakat etkilenmemesi gerekir takımlardan veya atmosferden mümkün olduğunca.

Neyse sonuç olarak ligin bitmediğini tekrar söyleyeyim. Son 3 haftaya girene kadar herkes ligin şampiyonluk adayı. Beşiktaş da dahil.

Hiç yorum yok: