30 Temmuz 2010 Cuma

Galatasaray 2 - 2 OFK Belgrade


Atamayıp atamayıp, bir ASY klasiği olan skoru koruyamama sendromuyla tekrar karşılaşarak berabere bitirdik maçı.

Frank Rijkaard'ın ilk 11 tercihine baktığımızda geçen seneki sorunlu yapının devam ettiğini görüyoruz. Bir Hakan Balta, bir Neill kadar bile soğukkanlı olmayan, topu ileri taşıyamayan bu üçlü arasında Sarp şüphesiz ki hücuna katkısıyla bir fark yarattı dün. Sarp'ın ekstra oyununa rağmen bile bu üçlü oldukça kısır işler yaptı. Karşıda tek hücumcuyla oynayan bir ekibe rağmen Ayhan'ın bir kere olsun hücum koşusu yapmaması Galatasaray'ın problemlerini özetleyen bir durum.

Galatasaray'ın hücumda Batdal'ı kullanması da etkiledi bu durumu. Batdal yine hücumda iyi işler yaptı fakat ortasahalara maç boyu çok az az yanaşarak rakip cezasahası önünde yapılacak pas organizasyonlarını kesmiş oldu. Dün gol atamaması onun hem şanssızlığı hem de hava toplarındaki beceriksizliğini gösterdi.

Öte yandan Batdal gibi bir oyuncu cezasahası içindeyken Galatasaray'ın kurguladığı oyun planını doğru buluyorum. Serdar, Arda, Sabri ve Hakan gibi oyuncuları sürekli çizgiye düşürüp içeri orta yapması gibi basit ama etkili hücumlar seyrettik. Direkten dönenler, kalecinin çıkardıkları vs. vs. İlk başta dediğim gibi kolayca 4-5 farklı kazanılabilecek bir maçı, bitiricilik eksikliği sebebiyle bu halde bitirdik.

Bir de Aykut'tan bahsetmek lazım. Her ay düzenli olarak bana güvenin konferansları vereceğine biraz olsun bu güveni gösterecek hareketler yapması lazım. Kaçıncı Avrupa maçı, kaçıncı yediği hatalı gol, kaçıncı önce ileri hareketlenip sonra çizgide kalması vs. vs. Bin tane aynı gol yenir mi yahu? Sana nasıl güvenelim şimdi? Oynatılmıyor vs. gibi bahaneleri kabul edemiyorum. Bir kaleci eğer aynı golü sürekli yiyorsa ya çalışmıyordur ya yeteneksizdir. Aykut'un çalışmadığına inanmıyorum ama yeteneksiz olduğunu düşünüyorum.

Maça tekrar dönersek Galatasaray'ın maç içinde skoru tutamama sorunu hala devam ediyor. Bir anda geriye atıyor takım kendini. Rijkaard'ın bu ortasahayla buna çözüm bulması güç çünkü zaten sorunun eldeki ortasahanın soğukkanlı, pozitif pası da yapabilen bir yapı da olmaması. Ayhan'ın no-look yan pas yaparak oynadığı, 90 dakikada sadece 2 kere ileri top attığı bir üçlü düşünün işte. Cana'nın oynamaması eleştirilebilir. Fakat Cana tam hazır olmamış da olabilir. Bana göre kesinlikle oynamalıydı.

Öte yandan Hakan Balta'nın ilk defa hücumda etkili, savunmada zayıf olduğunu gördüm. Sabri her ikisini de çok başarılı oynarken Hakan'ın dönmekte sıkıntı yaşaması rakibin sürekli soldan gelmesini sağladı. Sarp da hücumu düşünüp, Ayhan da bu bölgeyi kapatamayınca sol tarafı kullandı rakip. Fakat Hakan Balta'nın hücum performansı çok iyiydi. Arda'nın onu böyle etkili kullanması hakikaten sevindirici. İnsan bir hücum beki olsa ne olur acaba diye düşünmeden edemiyor.

Yeni transferlere bakarsak Pino'nun, Keita'nın biraz daha güçsüzü olduğunu görebiliyoruz. Son ana kadar topu müthiş getiren, harika bir sprinter, son anda genellikle saçmalayan bir acemi. Tıpkı Keita. Daha golcü olduğuna eminim, takımla ilk maçı dolayısıyla biraz alışamadı fakat şut/pas tercihlerinde pası kullanması iyiye işaret. Yeter ki biraz daha oynasın.

Kewell ise girdiği gibi kendini belli etti. Öte yandan sağlam döndüğü de aşikar. Bu sene yine müthiş katkı yapacaktır. 2. golden önce Pino'ya çıkardığı pas enfesti.

Öte yandan Arda'daki gelişimin devam etmesi müthiş. Kaptan bu seviyede oynamaya devam ederse kesinlikle istenen bonservisle transfer olacaktır. Topla oynama arzusunu yavaş yavaş minimuma indiriyor. Dün özellikle Hakan Balta'ya oynadığı toplar müthişti. Uzun süredir böyle etkili bek - kanat varyasyonları izlemiyorduk Galatasaray'da. Bu sene hazırlık döneminde eklenen yeniliklerden birini resmi maçta da görebilmek iyiydi.

Neyse. Pek üzerinde konuşulacak maç değil aslında. Geçen sezonun bir özeti. Acilen bir ortasaha gerekiyor. Çok acil olmasa da bir ortasaha da alınırsa çok değişir Galatasaray.

Deplasmanda turu geçeceğimize inanıyorum.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Young Boys 2 - 2 Fenerbahçe


Öncelikle büyük Fenerbahçe şansı olmasaydı Aykut, 2-3 futbolcu hemen gitmişti. Çünkü kara leke olarak geçerdi tarihe. 10'a yakın yüzde yüzlük gol kaçırdı Young Boys oyuncuları. Abartmıyorum. Bugün Fenerbahçe'yi ayakta tutan tek şey şanstır.

Sahaya dönelim;

Aykut ile Daum'un Fenerbahçe'sinin defoları birebir aynı. Daha bloga yeni başlamışken Fenerbahçe'nin panzehirinin ön alan baskısı olduğunu defalarca yazmıştım. Alex oynadığı sürece de böyle olacak. Geçen sene, son 10 hafta Emre olağanüstü oynamasa şüphesiz ki göbeğe bir transfer yapacaktı Fenerbahçe. Fakat şimdi hiç düşünmediler bile. Bu Fenerbahçe'nin başına bela olacak. Bugün Young Boys'un Fenerbahçe'yi sahadan silmesinin temelinde ön alandaki müthiş fakat bir o kadar dengesiz baskısı yatıyor. İyi pas yapıyor denilen Fenerbahçe'nin bu dengesiz baskıyı 2-3 pozisyon dışında kıramaması ise takımın ne durumda olduğunun göstergesi.

Evet eksikleri var bu takımın. Bir Lugano, bir Gökhan Gönül çok önemli isimler. Fakat sorun savunmada değil. Fenerbahçe takımı geriye çektiğinde neredeyse pozisyon vermiyor çünkü. Sorun ortasahanın ortası. Cristian gibi ne olduğu bilinmeyen, kesinlikle Selçuk'tan kat be kat kötü bir adama güvenip yola devam etmek hakikaten büyük yanlış. Dia'yı, Stoch'u alan Fenerbahçe'nin forvetten önce bu göbeği doldurması acilen gerekiyor. Aksi halde çok sıkıntı olacaktır.

Bugün sahada Fenerbahçe adına konuşulacak tek iyi şey Stoch'un hücum performansıdır. Savunmada Andre Santos ile oynadığı her maçta sağ taraflarının rezil olacağını düşünüyordum. Bu maçta Degen ile Sutter dağıttılar ikisini. Çünkü ne Santos ne de Stoch savunma bilen, adamlarını kovalayan oyuncular değil. Eğer orada Stoch varsa arkasında Hakan Balta tipinde bir bek olması şart. Ne Caner, ne Santos orayı kapatamayacaklar. Sağ taraf da aynıydı işin kötüsü. Kazım oyunun iki tarafında da yokken Önder hem ağır, hem yalnız kalınca o da dağıldı. Buraya 2 oyuncu ekleneceği için buraya yorum yapmak gereksiz. Dia ile Gökhan Gönül'ün uyumu iyi olacaktır diye düşünüyorum.

Forvet ise kesinlikle Güiza olmadan iş yapmıyor. Gökhan Ünal ve Semih'i toplasan Güiza kadar yararlı olmuyorlar hücum oyununa. Evet Güiza çok gol kaçırıyor fakat Semih ve Gökhan'ın toplamından daha fazla pozisyon yaratıyor, pozisyona giriyor bir maçta. Buraya düşünülen Gyan yerine Güiza'nın kalması daha yerinde bir tercih olur. Çünkü hem para cepte kalır, hem de aynı tipte, aynı avantaj ve dezavantajlara sahip iki forvet kadroyu şişirmez. Eğer gol istiyorsa Fenerbahçe buraya farklı bir isim gelmeli.

Fenerbahçe'nin en güvenebileceği yer ise kale. Hakikaten Volkan her sene daha iyi bir kaleci oluyor. Bu maçı kurtaran adamlardan biri de Volkan'dır.

Young Boys muhteşem oynasa da konuşulacak bir şey olmadığını düşünüyorum. Degen ve Sutter'in uyumu, Bienvenidu denen canavarın oyunu, çok bilinçsiz fakat böyle ortasahası kırık bir takım için son derece efektif ön baskısıyla güzel bir maç izlettiler bize.

Fenerbahçe muhtemelen turu geçen taraf olacaktır. Kazım ise daha forma giyemez sanırım.

27 Temmuz 2010 Salı

Yeni Formalar


Geçen sene kullandığımız Parçalı, bu sene çokça tartışılan Mercan ki nam-ı diğer Somon ve Kum rengi formamızı tanıtıldı bugün. Kısa filmlerle yapıldı bu sene ki lansman ve çok güzel 3 film sundu bize Mustafa Altıoklar. Özellikle Parçalı formanın filmi müthişti. Arda ve Metin Oktay bağlantısı, Metin Oktay'ın penaltı öğretirken söylediği muhteşem öğütleri de barındırıyordu içerisinde bu güzel film. Kesinlikle duygulandırır her Galatasaraylı'yı. Kesinlikle...

Şahsen Mercan ve Arslan formayı çok beğendim. Fontların da değişmesi, formalara daha çok uyması hoşuma gitti doğrusu. Tek kusur Ülker reklamı gibi duruyor ama o da kulübün gelir kaynaklarından olduğu düşünüldüğünde yapabileceğimiz bir şey yok doğrusu. Katlanacağız.

Fazla konuşmadan formaların resimlerini koyalım buralara;

PARÇALI FORMA


MERCAN 2289


ARSLAN FORMA


YENİ FONT

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Hazretleri Formayı Giydi


Guti İstanbul'a gelip, formayı da sırtına geçirmiş. Yakışmış arkadaş. Ben Galatasaraylı'yım. İşin açıkçası Galatasaray'la ismi geçerken istememiştim. Elano gitmeden fazlalık olurdu çünkü. Ama Beşiktaş'a lazım olan, çok çok değerli bir oyuncu. Hoşgelmiş tekrar.

NTV Spor vs. Beşiktaş Taraftarı


Bugün Guti Hazretleri İstanbul'a geldi bildiğiniz gibi. NTV Spor canlı yayına geçtiği gibi Beşiktaş taraftarı "Fener'in uşağı NTV Spor!" diye tezahürat yapmışlar. Futbol branşında yaptıkları yayınlarının bariz şekilde Fenerbahçe yanlısı olduğunu daha önce de yazmıştım. Hakikaten bu kadar bariz şekilde taraflı olup, tarafsız ayağına yatmakta üstlerine yok kendilerinin. Rıdvan'ın saçmasapan, 3 kuruşluk yorumları, Mehmet Demirkol'un sabah programında Fenerbahçe'yle ilgili bariz saçma haberleri yorumlamaya değer bulmaması ama söz konusu diğer takımlar olunca ciddiye alıp direkt yoruma geçmesi vs. vs. Bir sürü durum var. Hatta Beşiktaşlı bir yöneticiyle, bu konu hakkında, 1-2 ay evvel bir tartışma yaşanmıştı NTV Spor'un, "Spor Servisi" programında.

Ben katılıyorum Beşiktaşlıların bu tezahüratına. Yeter çünkü. Türkiye'nin en büyük spor kanalı olma yolunda giderken bu kadar bariz yanlı yayın yapmasınlar yahu. Yazıktır.

Guti'li Beşiktaş hakkında yazı şurada.

25 Temmuz 2010 Pazar

Prince of Persia: The Forgotten Sands


Biraz geçte olsa bu oyuna değinmeden geçmek olmazdı. Beklenildiği üzere Sands of the Time ve Warrior Within arasında geçen bir oyun. Açıkcası iki oyun arasında ben Prince'ın nasıl bu kadar karanlıklaştığının incelenceğini sanmıştım. Ama beklentim doğrultusunda bir oyun olmadı. Hikayeye göre Prens kardeşi Malik'in krallığına ziyarete gidiyor. Bu sırada krallık kuşatma altında. Savaş kaybedilmek üzere iken Malik efsanevi Solomon'un askerlerini canlandırıyor. Bu noktada İfrit adında bir şeytanda serbest kalıyor ve hikaye bu yönde ilerlemeye başlıyor. Açıkcası senaryo daha 5. dakkada kendini gösteriyor ve sizi hiç şaşırtmadan öylece ilerliyor. Bu konuda biraz hayal kırıklığına uğradım bir PoP sever olarak.

Gelelim oyun sistemine. Eski tarz dövüş stiline geri dönülmüş. Ancak sadece tek bir ana silahımız var. İkinci bir silah kullanamıyoruz. Bunun yerine destek olarak büyü sistemi eklenmiş. Buna değineceğim. Oyunda daha çok kalabalık savaşlar eklenmiş serinin diğer halkalarına nazaran. Yaklaşık 50 civarı düşmanla başbaşa olduğumuz actionlar olmuyor değil. Ama gelelim işin gerçek anlamda üzücü kısmına. Bu kadar kabalık savaş barındıran oyunda guard olayı yok. Kombolar çok az. Tek silah kullandığımız için çok sıkıcı oluyor bir yerden sonra. Büyü kısmı biraz renk getirmiş açıkcası combata. Oyunda öldürdüğümüz her düşman bize belli bir exp veriyor. Bu exp ile sahip olduğumuz talent ağacından istediğimiz büyüleri veya geliştirmeleri açabiliyoruz. 4 ana element ışığı altında düşmanı dondurmak, yürüdüğümüz yerlerden ateşler çıkarmak, hortumlar gibi çeşitli büyülere sahibiz. Ancak malesef bunlarda kesinlikle oyunu kurtarmaya yetmemiş.

Kabaca hoplama zıplama yani atletizm kısmı ise oldukça kolay. Hiç zorlanmadan nerden gitceğinizi bulup belkide ölmeden çoğu bölümü atlatabilirsiniz. Extra yenilik olarak akan suyu dondurup onlara tutunma, büyülü platformlar oluşturup üzerlerine atlama, uzaktaki düşmana ışınlanıp mesafe katetmek ve bunların kombinasyonu gibi yenilikler eklenmiş. Bunlar azda olsa eğlenceli aksiyonlar. Tüm bunların yanında bir de klasik zamanı geri alma numaramız var. Kulağa çok çeşitli seçeneklere var gibi gelsede tamamen sıkıcı bir oyun olmuş benim açımdan. Açıkcası oyunu 1-2 saat oynadım. Bir kaç kere zamanı geri sarmak dışında zorlanmadım bile. Ondan sonra tahammül edemeyip kapattım. Kesinlikle efsane seriye yakışmamış bir oyun olmuş. Bir önceki pençeli prensi devam ettirseler bile daha keyifli olurmuş gibime geliyor.

Toparlayacak olursak büyük bir hayal kırıklığı, ismi olmasa kesinlikle sattırmayacak bir oyun olmuş. Açıkcası Ubisoft Assasin's Creed 2 ile uğraştığının yarısını bu oyuna harcasa güzel şeyler çıkabilirmiş. Yazık olmuş güzelim prense diyerek bir sonraki oyunun daha güzel olması dileğiyle..

4-3-3 Geni


1966'da bile 4-3-3'ü oynamışız. Bu sene inşallah bu "geni" tekrar işler hale getirebiliriz.

Kamp Biter


Hollanda'da sürdürdüğümüz kampı dün Hasselt maçıyla sonlandırdık.

Kampta ne oldu, ne bitti sadece Galatasaray.org'dan takip edebildim. Antrenmanları izleyemedim bir kaç klip dışında. Fakat bu sene takıma biraz daha mücadele ruhu aşılandığı her oyunda belli oldu. Öte yandan gelen haberler Arda'nın takımı topladığı, kaptanlığa iyice ısındığı yönünde. Beraber yemeğe oturmalar, sohbet etmeler vs. derken takım içindeki arkadaşlık sahaya yansır şekilde belli oldu. Her rakip oyuncusuna 3 kişiyle, bu kadar organize şekilde baskı yapamazsınız başka türlü. Arda kilit bir rolde.

Kampa tekrar döndüğümüzde Albert Roca ile Cuadrat'ın takımın canını çıkardığını öğrendik. Eh agresif, ön alanda basan, sürekli yardımlaşmaya çalışan, saha içinde sürekli pas isteyecek bir takımın kuvvetli olması son derece önemli. Bu sebeple baya bir yormuş bu ikili takımı.

Fakat en önemlisi Rijkaard'ın değiştirdiği veya ara ara kullanacağı 4-2-3-1 sistemi. Ortasahayı kampa yetiştiremediğimiz için Rijkaard 4-3-3'ten devam etmek yerine çift ön libero, bir oyun kurucu ile ortasahaya bir çözüm aradı. Belki sezon içerisinde de bunu kullanacaktır. Fakat şimdilik iyi bir çözüm olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle Arda oynarken geriye kadar gelip topu alması ve taşıması ön alanda baskı yediğinde pasifize olan ortasahalarımıza panzehir etkisi yaptığını gördük hazırlık maçlarında. Bir diğer taraftan ön alan baskısıyla kazandığımız topları çok daha akıllı kullandık bu maçlarda. Hızlı hücumlara daha iyi çıkan bir takım seyrettik. Topu kaybedince gerekirse "Yugoslav Faulü" yapacak bir takım gördük. Bunlar hep TSL ve Avrupa için kritik savunma hamleleri. Eğer lige yansıtılabilirse bu agresif, bu takım ruhuyla dolu oyun, deplasmanlarda ezilen Galatasaray'ı bir daha görmeyeceğiz.

Tabii ki şanssızlıklar da oldu. Baros'un ve Çağlar'ın sakatlığı çok büyük şanssızlık. Baros'un fiziğinin tekrar toparlamak için yeterli olduğunu düşünüyorum fakat Çağlar'ın bu kampı yemesi lazımdı. Umarım en kısa sürede takımla aynı seviyeye gelecektir. Hakan Balta'nın stoper oynama ihtimali düşünüldüğünde çok ciddi bir seçenek olacak çünkü kendisi. Bir an önce toparlanmalı.

Öte yandan yeniden sözleşme imzalanan Kewell ve 3 yıllık anlaşılan Pino da kampın son günlerinde takıma katıldılar.

Şöyle oyunculara bakarsak;

Yeni transferlerden bazılarını izleme şansımız da oldu. Cana her ne kadar Rıdvan Baba(!) tarafından beğenilmesede, Türkiye'de O'nun gibi 60 tane bulacağını söylese de takıma büyük katkısı olacak bir oyuncu olduğu her halinden belli. Biraz fazla kilosu ve arkadaşlarına olan sahaiçi uyumu geçtiğinde müthiş bir adam izliyor olacağız.

Kamp iki yıldız çıkardı transferler arasından. Birincisi Mehmet Batdal. Müthiş bir yetenek olduğu yıllardır konuşulurdu. Fakat kimse bize böyle zeki bir adam olduğunu söylememişti. Kampta 4 gol kaydetti. Asistler de yaptı. Fiziğinin zayıf gözükmesine rağmen ne kadar kuvvetli ve dengeli olduğunu da her maç gösterdi. Tekniğine ise lafımız yok. Biraz hızlanabilirse büyük aşama kaydeder. Sol ayağından çıkardığı şutlara dikkat edeceğiz bu sene.

Bir diğer isim ise Serdar Özkan. Sağ kanatta değil ama sol kanatta müthiş işler yaptı. Özellikle en sevdiğim yönü beki oyuna müthiş dahil etmesi. Fenerbahçe ve Hasselt maçında sürekli beki oyuna soktu. Zaten çok yetenekli olduğu belliydi Beşiktaş'ta. Fakat önce taraftarın ona yaptığı baskı, daha sonra kendisinin futboldan uzaklaşması parlamasını engelledi. Şu an Serdar kafa olarak çok hazır. Bu belli. Bu sene çok çok iyi katkılar verecektir. Son hamlelerdeki eksiğini kapatabilirse çok da golünü seyrederiz.

Bana göre ise kampın yıldızı Arda Turan. Bütün hazırlık maçlarına damgasını vurdu. Müthiş oynadığı Fenerbahçe maçından sonra yine yazılar yazılmaya başlandı hakkında. Gözleri korkuttu çünkü. Zira kilo vermiş, şut çalışmaları yaptığı belli olan, sahanın her yerine yetişen bir Arda Turan seyrettiler. Normaldir. Fakat Arda daha da iyi olacaktır yeni sezonla birlikte. Öte yandan iç pozisyonuna biraz daha alışmış bir Arda, daha fazla paslaşan bir Arda seyrettik. Kim gelirse gelsin bu takımın süperstarı, en farklı yeteneği hep Arda. Çünkü ne yapacağı, nereden bir sürpriz çıkaracağı hiç belli değil. Çok yaşa Büyük Kaptan!

Gençlerden Emirhan'ı beğendiğimi söyleyebilirim. Bir hazırlık maçında mücadele etti fakat beklediğimden soğukkanlı ve konsantre olmuş bir vaziyetteydi. Umarım daha da iyisini yapar. Diğer taraftan Cumhur Yılmaztürk'ün harika bir ortasaha olabileceğini gördük. O mevki için en önemli özelliklerden biri soğukkanlı olmaktır. Cumhur öyle bir adam. Hiç telaş yapmadan oynuyor ve topun bizde kalmasına çok yardımı oluyor. Öte yandan şutu da olan bir oyuncu. Yani çekinmiyor, şutunu çıkarıyor. Kupa maçlarında katkılar bekliyorum kendisinden. Bir diğer isim ise Çetin Güngör. Rijkaard onu ters ayaklı bek olarak kullandı. İyi de yaptı. Kolay çalım yemeyen, yese de oyuncusunun peşinden ayrılmayan bir adam Çetin. Sol taraftaki alternatif azlığına iyi bir çare olacaktır. Benim en çok beğendiğim isim ise Ahmet Kesim. Neill'in kopyası çocuk. Topla çok iyi, hamleleri direkt topa. Yaşı daha genç tabii ki. Tecrübe eksikliği var fakat bizim bir çok stoperimizden daha hazır sisteme. Kadroya bile girebilir bu sene. Dikkatle izlemek lazım bu çocuğu.

Beni en çok şaşırtan performans ise Serdar Kurtuluş'un. Özellikle sol bekte mi denedi Rijkaard bilmiyorum. Fakat müthiş maçları oldu. Fenerbahçe maçında savunma anlamında harikaydı. Hücumu biraz kullanmadı. Oynadığı diğer hazırlık maçlarında da sol tarafı çok iyi işletti. Gerçekten şaşırtıcı bir kamp performansıydı. Bu kadarını beklemiyordum doğrusu. Çalıştığını, didindiğini görmek çok sevindirici.

Aklımda kalanlar bunlar. Dahası geldikçe notlar halinde eklerim. Kamp Galatasaray'a hayırlı olsun.

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Ne Büyüksün Hagi!

Yıkamazlar!


Bugünkü idmandan bir kare.

Mehmet Batdal'ın ne kadar kuvvetli olduğunu görebiliyoruz. Zayıf duruyor fakat yere çok sağlam bastığı hem Fenerbahçe maçında hem de bu karede belli oldu doğrusu.

Öte yandan son günlerde Galatasaray aleyhine konuşmanın iyi şans getireceğine inanan medya zavallılarına da bir mesaj olsun bu fotoğraf.

Yıkamazsınız. Devrilmeyiz bu sefer.

23 Temmuz 2010 Cuma

Alice: Madness Returns


2000 yılında piyasaya çıkan American Mcgee's Alice nazarımda kesinlikle özgün ve başarılı bir çalışmaydı. Kısaca bahsedecek olursak, Alice çıkan bir yangında ailesini kaybediyor. Bunun neticesinde akıl sağlığı zarar görüyor ve bir kliniğe kapatılıyor. Orda Harikalar diyarından bir çağrı alıyor. Ancak bu çağrı bir yardım isteği ve harikalar diyarıda harika bir yer olmaktan çoktan çıkmış bulunmakta. Orjinalde yer alan tüm karakterler ilk oyunda mevcut idi. Ancak hepsi bu karanlık dünyanın gerektirdiği şekilde dizayn edilip bizlere sunulmuştu. Alice bu dünyaya ayak bastığı andan itibaren eline bıçağını alıp doğrama işlemlerine başlıyordu. Bence oldukça etkileyici bir oyundu zira onca sene geçmesine rağmen tekrar oturup oynanabilir bir çalışma.
Şimdi aradan 10 yıl geçmiş olmasına rağmen belki de Tim Burton'un bize Alice'i hatırlatmasının da etkisiyle EA games bir devam oyunu geliştirmeye başlamış. Açıkcası oldukça ümitliyim yeni oyundan. Şimdilik ortada sadece bir site (http://www.alicemadnessreturns.com/) ve yayınlanmış bir tralier mevcut. Bakalım, ilerleyen günlerde daha sağlıklı bilgiler duyurulur.


22 Temmuz 2010 Perşembe

Spor Toto Kupası: Fenerbahçe 1 - 0 Galatasaray


Klasik bir derbi daha yaşadık. Yok arkadaş. Bizim şansımız da, psikolojimiz de Fenerbahçe maçlarında rakip kadar güçlü olmuyor. Yıllardır ilk çekilen şutu içeri alıyoruz, yıllardır baskı yapıp bir türlü topu içeri sokamıyoruz. Çünkü topu altı pasa kadar sabırla getirip, son hamleyi yapacakken heyecandan saçmalıyoruz. Bu sorun ancak ve ancak bir galibiyetle giderilir. Ötesi olmaz. Yok psikologlar, yok mentörler falan hikaye... Öyle veya böyle, gerekirse ofsayt golle, rakibin 329923 tane golü bile sayılmasa 1-0 alacaksın maçı ve kurtulacaksın bu baskından.

Maça dönelim;

Rijkaard hazırlık maçı gibi bakmış olaya bu belli. Ali Turan'ın sağbek, Serkan Kurtuluş'un solbek olarak başlaması bile yeterlidir. 4-3-3 gibi, Musa'yı biraz daha hücuma yakın tutarak başladı Galatasaray. Ortasahadaki Cana - Sarp - Musa üçlüsü kesinlikle teknik bazda yetersiz kaldılar. Galatasaray'ın geçen seneden beri süren, bu sene de şimdilik giderilmeyen bir iç sorunu var. Buraya topla çıkabilecek, oyunu açabilecek, şutu da olan bir oyuncu hemen ama hemen lazım. Başka yolu yok. Bunun sıkıntısı hücum anlamında müthiş çekiliyor.

Geçen seneden farklı bir görüntü vardı ama sahada. Galatasaray müthiş agresif başladı. Genelde Fenerbahçe'nin böyle başladığını görürdük fakat geçen seneki oyunun Rijkaard'ı da bir çok kere delirttiğini hatırlarsak eğer Galatasaray'ın bu sene bu ön alan baskısına çok çalıştığını görebiliriz. Deplasmanlardaki eziyeti kesinlikle çekmeyecek Galatasaray bu sene. Zira kademeli ve dengeli bir baskı yapıyor Galatasaray.

Hücumda Baros'un yokluğu her zaman hissedilir. Bugün Fenerbahçe 10 kişi kalmasaydı, muhtemelen Batdal bu kadar beğenilmezdi. Gol yollarında sıkıntımız olsa da Baros'un o baskısının eksikliği yoktu. Çünkü Galatasaray hücumda top çevirmeyi, kanat değiştirmeyi geçen seneden daha iyi yapıyor. Hal böyle olunca oyun rakip sahada, yani Batdal'ın seveceği stilde oynanıyor. Cezasahası içine toplar yollanıyor. Eh Batdal için nimet.

Defansa bakarsak solda Serkan Kurtuluş'un Kazım'ı bitirdiğini, Stoch'un ise Ali Turan'ı bitirdiğini söylemek lazım. Ali müthiş hırslı bir adam fakat hamlelerinde çok erken davranıyor. Bugün önce Stoch'tan, sonra Andre Santos'tan aynı çalımı yemesi rakibin becerisi kadar, Ali Turan'ın tezcanlılığıdır. Yine de Sabri'nin yokluğunu Uğur'dan daha iyi dolduracağı gerçeğini değiştirmez bu.

Serkan ise beklediğimden çok daha iyi oynadı. Kazım gibi hakikaten kuvvetli ve hızlı bir adamı böyle iyi durdurması tebrik edilmeli. Fakat hücumu aksatan isimlerden biriydi. Neredeyse hiç çıkmadı ki Rijkaard'ın sürekli Serkan'ı çıkması konusunda uyardığını gördük kameralardan.

Ortasahada oynayanlara baktığımızda Sarp golü getiren çalımı yememeliydi kesinlikle. Çünkü çok kolay bir çalımdı. Yani baskıyı yaparken oyuncu karşınıza alınır, yanından koşarsanız, ters çalımı yersiniz. Bunun dışında çok fazla geriye oynadığını söyleyebilirim. Geçen sene başındaki cesur, topla ileri çıkan Sarp yok kesinlikle. Cana ise daha hazır değil. Dün yaptığı pas hatalarını görüp de bu adam beceriksiz, düz diyenler olacaktır. Onlara aldırmayın. Cana kesinlikle ortalamanın üzerinde bir pasördür. Tam hazır olmamasının yanı sıra, takım arkadaşlarıyla da daha uyuşmaması bu pas hatalarını getirdi. 2 hafta sonra çok daha farklı bir Cana görürürüz. Musa ise savunma olarak iyi, hücum olarak ise pek etkisizdi. Oysa Musa'nın çok iyi arka direk koşuları vardır. Bugün sanırım biraz heyecandan hücumu pek düşünmedi. Oysa sürekli içeriyi doldurması gerekirdi.

Hücum üçlüsünde Serdar Özkan ilk yarı hakikaten çok kötüydü, pasifti. Sağdan, sola geçtiğinde ise açıkçası hayran bıraktı kendine. Çizgiye bu kadar iyi inip, Bilica, Bekir gibi sağlam adamlara rağmen sürekli ayakta kalması bana göre iyi bir referanstır lige. Çok katkısı olacağına eminim. Arda zaten maçın yıldızıydı. Kendini geliştirmiş bu yaz. Birincisi ve en önemlisi kilo vermiş. Bu da daha hızlandırmış Arda'yı. İkincisi şutlarına kesinlikle çalışmış. Yani 2 frikiği de direkten döndü adamın. Hazırlık maçında çektiği şutları da gördüm. Çalışıyor belli. Umarım aynen böyle devam edecektir. Batdal ise yukarıda da değindiğim gibi istediği bir oyunla karşılaştı. Kaçırdığı gol heyecanıdır fakat sağlam bir adam olduğu, yere sağlam bastığı aşikar. Bilica ve İlhan ile iyi boğuştu. Ayağına da hakim. Biraz heyecanı ise zamanla geçecektir.

İlk yarıdaki oyuna biraz bakarsak;

Maç başlangıcında agresif olduğumuzu söylemiştik. Açıkçası Fenerbahçe'nin bu hamleyi beklemediğini düşünüyorum. Zira maçın başında biraz bocaladı Fenerbahçe. 10. dakikadan sonra yavaş yavaş pas organizasyonlarını oturturken gördükleri haklı kırmızı kart tamamen dengeleri bozdu tabii. Stoch, Kazım ve nispeten Gökhan Ünal gibi hızlı hücumculara sahip bir takım olduğu için kontralarla etkili olacaklarını düşünüyordum. Fakat ilk yarı 1-2 pozisyon, ikinci yarı ise hiç bir şekilde bu seçeneği kullanamadılar. Galatasaray'ın baskısının yanında Selçuk gibi bana göre topla en iyi oyuncularından birinin yokluğu da etkendir. Öte yandan Andre Santos'un da bir pozisyon haricinde ki golü attı, ileri çıkamaması da etkiledi Fenerbahçe'yi.

Fenerbahçe'nin yenisi Stoch'u beğendim doğrusu. Ligde özellikle Ali Turan stilinde çok bek var. Tek başına bile çok maç alacağını garanti edebilirim. Fakat biraz süratli ve hamleli bir oyuncu karşısında ilk sınavı kötüydü bana göre. Sabri çok iyi kontrol etti Stoch'u. Ama dediğim gibi kesinlikle katkısı çok olacak. Bu belli.

Tekrar Galatasaray deyip konuyu biraz olsun toparlarsak;

Ben dün Ayhan girdikten sonra takımın gayet güzel oynadığını düşünüyorum ki Ayhan'ı hiç beğenmem. Ama ayağına hakim 1 tane adam bile maçı bu kadar değiştirdi. Ayhan'ın 2-3 kat daha iyisi bir adamı oraya koyduğumuzda büyük bir sıkıntı direkt olarak sona erecek. Fenerbahçe Stoch, Kazım, Gökhan gibi hızlı hücum alternatiflerine rağmen çıkamadı bile. İlk yarı daha fazla çıktılar. Galatasaray'ın oynadığı agresif oyun direkt farkediliyor. Çok kart göreceğiz bu sene anlaşıldı fakat bu sertlik bize geçen seneki deplasman performansını yaşatmayacağına eminim.

İkinci yarı, özellikle son 15 dakika adamların cezasahası içinde bile verkaç yapacak kadar iyi paslaştık. Ama yukarıda da yazılan gibi maalesef Fenerbahçe maçlarında soğukkanlı olamıyoruz. Arda, herhangi bir lig maçında, 90. dakikada kaçırdığı golü atacağına eminim. Üstelik Arda boyuna rağmen çok iyi kafa vuran bir adam. O golü kaçırması tamamen heyecan yapmasıdır. Adamlar son iki maçta kaleyi bulan ilk şutlarıyla gol atıp, yatıyorlar. Zaten yıllardır ilk vurdukları gol oluyor o ayrı.

Serdar sağda değil de solda oynadığında terse çıkabildiği için çok daha etkili oldu. İkinci yarı oynadığı oyun bana göre çok iyiydi. Solda Serdar, sağda Pino, göbekte Arda gibi bir alternatif daha olmuş oldu bana göre bu performansıyla. Servet akıllanmış mı, yoksa bu maçlık mı oldu bilmiyorum ama hiç zorlamadı. İyi de paslar attı. Keşke hep böyle zorlamadan oynasa. Mustafa Sarp'ın Baroni'den yediği çalım hakikaten düşündürücü. En büyük eksikliğimizin ne olduğu belli eden bir görüntüydü o ki gol geldi zaten. Cana hazır değil. Dün pas hataları yaptı ama kesinlikle öyle bir adam değil. Yanılmayın lütfen. Düz bir adam değildir Cana. Hazır olmaması, takım ile daha tam uyumlu olmamasının getirisidir o pas hataları.

Emre Çolak kesinlikle kuvvetlenmiş. Eğer Elano yerine bir transfer yapılmazsa orta ikilinin önünde rahatça oynayabilir. Dün Fenerbahçe'nin sert oyuncularına rağmen ayakta kaldı sürekli. Öte yandan Arda kesinlikle daha farklı. Zayıflamış olduğunu görüyorduk ama frikiklerine, şutlarına da ekstra çalışmalar yapıyor belli bu. Dün her şeyi yaptı. Hala Stoch'un altyapısı daha iyi baba yææ diyen yorumcular var o ayrı.

Ben ikinci yarıdaki Galatasaray'ın agresifliğini, ön alandaki dengeli baskısını çok beğendim. İlk yarı 3 tane aynı tip adam olduğu için pozisyon yaratmakta biraz sıkıntı çektik. Fikstürün ilk 5 haftası zorlu geçecek diyordum. Fakat bana göre bu agresiflik devam ettiği sürece geçen senekine benzer bir başlangıç yapabiliriz. Yeter ki ortasahaya hemen bir adam bulup en azından 75-80 dakika oynayabilecek şekilde hazırlayalım.

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Fikstür Çekildi


Turkcell Super Ligi maçları belli oldu. Galatasaray gözüyle bakarsak zorlu bir yol çıktı önümüze ilk dört haftada. İlk hafta Sivasspor deplasmanı, daha sonra Bursaspor'la kendi evimizde ki hakikaten çok çok zor maç olacak. Tek artımız bu maçı evimizde oynamamız. Üçüncü hafta Eskişehirspor deplasmanı ve dördüncü hafta Gaziantepspor'la kendi evimizde oynayacağız. Hakikaten çok zor bir yol. Hatta beşinci hafta Bülent Uygun'un Bucaspor'uyla maçımız olacak. Bu 5 haftadan 4 galibiyet çıkarabilirsek ligin tepesine kurulabiliriz diye düşünüyorum.

Beşiktaş açısından baktığımızda ilk hafta Bucaspor'la deplasmanda oynamaları biraz kısmetsizlik gibi. Bülent Uygun ve futbolcuları müthiş bir hırs yapacaklardır iyi başlamak için. Tabii ki kalite farkı çok büyük. İkinci hafta ligin artık belli bir çizgisi olan ekiplerinden Büyükşehir Belediyespor'la, İnönü Stadı'nda oynayacaklar. Eh Belediye'nin büyük takımlara karşı olan istatistikleri ortada. Bu da nispeten zor bir maç olacak. Üçüncü hafta nispeten kolay bir rakip olan Karabükspor'la oynayacak Beşiktaş. Deplasmanda da olsa zorlanmayacaktır diye düşünüyorum. Dördüncü hafta Ankaragücü, beşinci hafta ise Fenerbahçe derbisi. Beşiktaş ilk 4 hafta kayıpsız gelirse, bu maçın skoru puan tablosu için pek önemli olmaz diye düşünüyorum. Yani kredisi olur bu maçın.

Fenerbahçe'ye bakarsak ilk hafta içeride Ankaragücü, daha sonra deplasmanda Trabzonspor ile karşılaşacaklar. Geçen sezonun son maçı bir psikolojik baskı yaratabilir bu maçta Fenerbahçeli futbolculara. Üçüncü hafta Manisaspor, dördüncü hafta Şota'nın Kayserispor'uyla oynayacaklar. Kayserispor güzel isimler kadrosuna kattı. Hala Makakula'nın boşluğunu doldurabilmiş değiller fakat ortasahaya Santana gibi iyi bir ismi kazandırdılar. Şota muhtemelen Van Gaal'den çok şey öğrenmiştir. Merakla beklediğim maçlardan biri olacak bu maç. Beşinci hafta ise Beşiktaş'la ikinci derbisini oynayacak Fenerbahçe. 5 haftada iki stresi yüksek, bir tane de ligin iyi takımlarından biriyle maç yapacak Fenerbahçe. Buradan az puan kaybıyla çıkmak, Fenerbahçe'yi daha sonraki haftalar için kredili duruma geçirir.

Bursaspor açısından bakarsak ligin açılışını Konyaspor ile yapacaklar. Geçen senenin şampiyonu sıfatı onları bu maç biraz strese sokabileceğini düşünüyorum. Fakat puan kaybı yapacaklarını sanmıyorum. İkinci hafta ligin en zorlu maçlarından birini, Galatasaray'la oynayacak Bursaspor. Üçüncü hafta ise ne yapacağı bana göre şüpheli olan Sivasspor'la deplasmanda oynayacaklar. Bu maçta da kayıp yapacaklarını düşünmüyorum. Dördüncü hafta ise ilk beş haftalık periyodun, Galatasaray'dan sonraki bana göre en zor ekibi olan Eskişehirspor'la oynayacak Bursaspor. Maçın Bursa'da olacak olması avantaj. Fakat Eskişehirspor'un bu sene iyi takviyeler yaptığını unutmamak gerekiyor. Beşinci hafta ise geçen sene güzel futbol oynamaya çalışan, bu sene ise Tolunay Kafkas'ın gelmesi ile nispeten daha iyi savunma, daha kötü hücum izleyeceğimiz Gaziantepspor'la oynayacaklar. Kazasız atlatacaklarını düşünüyorum.

Son olarak Trabzonspor açısından bakalım ilk beş haftaya;

İlk hafta Ankaragücü'yle, deplasmanda oynuyor Trabzonspor. Ankaragücü'nün Ümit Özat'la ne yapacağını tam olarak bilemiyorum. Fakat kadroları gerçekten kaliteli. Zor bir maç olacak Trabzonspor için. İkinci hafta Fenerbahçe ile Avni Aker'de oynayacaklar. Bu maça Trabzonspor'un avantajlı başlayacağını düşünüyorum. Geçen seneki kadronun bozulmaması, yapılabilecek 1-2 takviyeyle Trabzonspor daha iyi bir takım olacaktır. Fenerbahçe'nin bu kadar erken büyük maça çıkması hem yeni teknik direktör Aykut Kocaman, hem de değişen takım mentalitesi düşünüldüğünde biraz dağınık bir görüntü sergileyebilir Fenerbahçe. Öte yandan yukarıda bahsettiğim gibi geçen seneki sezonun son maçı Fenerbahçeli futbolcular üzerinde baskı yaratabilir. Üçüncü hafta Trabzonspor - Antalyaspor maçı var. Antalyaspor geçen sene sert, ben pek beğenmesem de başarılı olan bir takımdı. Kötü bir kadroları vardı fakat özellikle ligin ikinci yarısı Necati'nin takıma katılmasıyla daha iyi bir görüntü çizdiler. Bu maçta Trabzonspor'u zorlayacaklardır. Ligin dördüncü haftası Sivasspor, beşinci haftası ise Manisaspor'la oynuyor Trabzonspor.

Fikstür tüm takımlara hayırlı olsun.

LİG TAKVİMİ
2010-2011 sezon planlamasına göre, Süper Lig'de yeni sezon 15 Ağustos 2010 tarihinde başlayacak. Ligin ilk devresi 19 Aralık 2010'da oynanacak 17. hafta karşılaşmaları ile bitecek. 2. devresi 23 Ocak'ta başlayacak olan Süper Lig, 22 Mayıs 2011'de oynanacak maçlarla sona erecek.

1. HAFTA
Fenerbahçe-Antalya
Karabük-Manisaspor
İstanbul BŞB-Kayserispor
Ankaragücü-Trabzonspor
Bucaspor-Beşiktaş
Gaziantepspor-Kasımpaşa
Eskişehirspor-Gençlerbirliği
Bursaspor-Konyaspor
Sivasspor-G.Saray

2. HAFTA
Manisaspor-Ankaragücü
Konyaspor-Eskişehirspor
Gençlerbirliği-Gaziantepspor
Kasımpaşa-Bucaspor
Kayserispor-Karabükspor
Trabzonspor-Fenerbahçe
Antalyaspor-Sivasspor
Beşiktaş-İBB
Galatasaray-Bursaspor

3. HAFTA
Sivasspor-Bursaspor
Ankaragücü-Kayserispor
Bucaspor-G.Birliği
Fenerbahçe-Manisaspor
Karabükspor-Beşiktaş
İBB-Kasımpaşa
Eskişehirspor-Galatasaray
Antalyaspor-Trabzonspor
Gaziantepspor-Konyaspor

4. HAFTA
Kasımpaşa-Karabük
Kayserispor-Fenerbahçe
Bursaspor-Eskişehirspor
Gençlerbirliği-İBB
Beşiktaş-Ankaragücü
Manisaspor-Antalyaspor
Trabzonspor-Sivasspor
Konyaspor-Bucaspor
Galatasaray-Gaziantepspor

5. HAFTA
Fenerbahçe-Beşiktaş
Trabzonspor-Manisaspor
Antalyaspor-Kayserispor
Sivasspor-Eskişehirspor
Ankaragücü-Kasımpaşa
Karabükspor-Gençlerbirliği
İBB-Konyaspor
Bucaspor-Galatasaray
Gaziantepspor-Bursaspor

6. HAFTA
Kayserispor-Trabzonspor
Manisaspor-Sivasspor
Galatasaray-İBB
Gençlerbirliği-Ankaragücü
Kasımpaşa-Fenerbahçe
Beşiktaş-Antalyaspor
Eskişehirspor-Gaziantepspor
Bursaspor-Bucaspor
Konyaspor-Karabükspor

7. HAFTA
Fenerbahçe-Gençlerbirliği
İBB-Bursaspor
Manisaspor-Kayserispor
Ankaragücü-Konyaspor
Karabükspor-Galatasaray
Bucaspor-Eskişehirspor
Trabzonspor-Beşiktaş
Antalyaspor-Kasımpaşa
Sivasspor-Gaziantepspor

8. HAFTA
Galatasaray-Ankaragücü
Kasımpaşa-Trabzonspor
Bursaspor-Karabükspor
Gençlerbirliği-Antalyaspor
Beşiktaş-Manisaspor
Kayserispor-Sivasspor
Gaziantepspor-Bucaspor
Eskişehir-İBB
Konyaspor-Fenerbahçe

9. HAFTA
Karabükspor-Eskişehirspor
Kayserispor-Beşiktaş
Antalyaspor-Konyaspor
Fenerbahçe-Galatasaray
Ankaragücü-Bursaspor
İBB-Gaziantepspor
Manisaspor-Kasımpaşa
Trabzonspor-Gençlerbirliği
Sivasspor-Bucaspor

10. HAFTA
Eskişehirspor-Ankaragücü
Konyaspor-Trabzonspor
Galatasaray-Antalyaspor
Gençlerbirliği-Manisaspor
Kasımpaşa-Kayserispor
Beşiktaş-Sivasspor
Bucaspor-İBB
Gaziantepspor-Karabükspor
Bursaspor-Fenerbahçe

11. HAFTA
Kayserispor-Gençlerbirliği
Manisaspor-Konyaspor
Sivasspor-İBB
Fenerbahçe-Eskişehirspor
Ankaragücü-Gaziantepspor
Karabükspor-Bucaspor
Beşiktaş-Kasımpaşa
Trabzonspor-Galatasaray
Antalyaspor-Bursaspor

12. HAFTA
Bucaspor-Ankaragücü
Eskişehirspor-Antalyaspor
Konyaspor-Kayserispor
Galatasaray-Manisaspor
Gençlerbirliği-Beşiktaş
Kasımpaşa-Sivasspor
İBB-Karabükspor
Gaziantepspor-Fenerbahçe
Bursaspor-Trabzonspor

13. HAFTA
Fenerbahçe-Bucaspor
Manisaspor-Bursaspor
Trabzonspor-Eskişehirspor
Ankaragücü-İBB
Kasımpaşa-Gençlerbirliği
Beşiktaş-Konyaspor
Kayserispor-Galatasaray
Antalyaspor-Gaziantepspor
Sivasspor-Karabükspor

14. HAFTA
Karabukspor-Ankaragücü
İBB-Fenerbahçe
Konyaspor-Kasımpaşa
Galatasaray-Beşiktaş
Gençlerbirligi-Sivaspor
Bucaspor-Antalyaspor
Gaziantepspor-Trabzonspor
Eskişehirspor-Manisaspor
Bursaspor-Kayserispor

15. HAFTA
Fenerbahçe-Karabükspor
Beşiktaş-Bursaspor
Trabzonspor-Bucaspor
Ankaragücü-Sivasspor
Kasımpaşa-Galatasaray
Kayserispor-Eskişehirspor
Manisaspor-Gaziantepspor
Antalyaspor-İBB
Konyaspor-Gençlerbirliği

16. HAFTA
İBB-Trabzonspor
Eskişehirspor-Beşiktaş
Sivasspor-Konyaspor
Galatasaray-Gençlerbirliği
Ankaragücü-Fenerbahçe
Karabükspor-Antalyaspor
Bucaspor-Manisaspor
Gaziantepspor-Kayserispor
Bursaspor-Kasımpaşa

17. HAFTA
Fenerbahçe-Sivasspor
Kayserispor-Bucaspor
Antalyaspor-Ankaragücü
Gençlerbirliği-Bursaspor
Kasımpaşa-Eskişehirspor
Beşiktaş-Gaziantepspor
Manisaspor-İBB
Trabzonspor-Karabükspor
Konyaspor-Galatasaray

Jetgillerin Fadıl: "Doğu'da Kendi Ligimizi Kuracağız!"


Türkiye Futbol Federasyonu Olağan Mali Genel Kurulu öncesinde Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile sözlü tartışmaya giren Siirtspor Başkanı Fadıl Akgündüz, TFF Başkanı Mahmut Özgener ve Aziz Yıldırım hakkında ağır eleştirilerde bulundu.

Akgündüz, mevcut uygulamaların devam etmesi halinde Doğu ve Güneydoğu takımlarını liglerden çekme, kendi liglerini kurma tehdidinde bulundu.

"MAFYA FEDERASYONU KABUL ETMİYORUZ"
Siirtspor Başkanı Fadıl Akgündüz, mevcut TFF'nin Doğu ve Güneydoğu kulüplerini tasfiye etmek istediğini iddia etti. Akgündüz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu kulüplerince Cuma günü Bingöl'de toplantı yapacaklarını ve gerekirse liglerden çekilebileceklerini dile getirirken "Biz mafya federasyonunu kabul etmiyoruz" şeklinde konuştu.

"YILDIRIM HEP SÖZ ALIYORDU"
Siirtspor Başkanı Fadıl Akgündüz, "Biz, mali genel kurul öncesi 2. ve 3. lig kulüpleri olarak bir birliğimiz var ve biz de Mali Genel Kurul öncesinde buluşup, düşüncelerimizi, ortaya koymak için bir toplantı yaptık. Federasyon Başkanı Mahmut Özgener de katılacağını bildirmiş ve Kulüpler Birliği Başkanı Aziz Yıldırım ile birlikte toplantıya katıldılar. Bu toplantıda kulüplerin ortak sorunu kulüplerin maddi ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağıydı. Tüm havuz gelirlerinin Süper Lig kulüplerine, bir kısmını da Bank Asya 1. Lig'e aktarılmasıyla ortaya çıkan adaletsizlikle ilgili bazı şikayetler dile getirildi. Federasyon Başkanı Özgener, çok pasif bir durum sergiliyordu ve görüldüğü kadarıyla kendisini savunmak için Aziz Yıldırım orada bulunuyordu, hep o söz alıyordu" dedi.

"NEDEN BU KADAR ZORLUYORSUNUZ"
Akgündüz, "Getirilen öneri şu; önerinin (90 tane kulüpten 18'i 2. Lig, 18'i 3. Lig kulübü olsun. Parası olan profesyonel, parası olmayan amatör olsun, neden kendinin bu kadar zorluyorsunuz. Zaten bu işin geleceği nokta bu, ben de hep bunu savunuyorum) Biz de (Hangi hakla 90 kulübün 36'sını profesyonelde, diğerlerinin amatör kalmasını siz söyleyebiliyorsunuz ? Tam tersini ihtiyaçlarımızın giderilmesi için çözüm üretecekken siz gidin amatör olun diyorsunuz ?) cevabını verdik. Kendisi ise (Bu yıl Turkcell Süper Ligi de sponsor bulunmadığı için göğüs reklamını çekmiş durumda siz neden bahsediyorsunuz) dedi. Süper Lig'de böyle sıkıntı varsa ona talip olduğumuzu söyleyince (Siz bunu yapamazsınız) karşılığını verdi. Yani (bunu size yaptırmayız) tarzında söyledi" diye konuştu.

"18 MİLYON TL'LİK TEKLİF VERECEĞİM"
Türkiye 2. ve 3. Lig kulüplerinin sponsorunun olmadığını dile getiren Akgündüz, kendilerinin bu liglere sponsor olmaya hazır olduklarını söylerken, "Önce benim şirketim ihaleye katılacak, bize diyorlar ki siz gelin yazılı teklif bulunun diyor. Bugün ben söz veriyorum bugün 2. ve 3. Lig kulüplerinin sponsorluğu için teklif vereceğim. 18 milyon TL'lik bir teklif vereceğim. Daha büyük teklif gelirse biz mutlu oluruz daha fazla gelir olur ama gelmezse sezon için bir her kulübe 200 bin TL'lik destek vermeye hazırız. Lütfen bunun yolunu açın" dedi.

"JETPASPOR TESCİL EDİLMEDİ"
Akgündüz, federasyonun kulüplerin sponsorluk çözümünün önünün tıkadığını da kendi spor kulübüne yaptığı uygulamayla açıklarken şunları kaydetti:
"Federasyon Siirtspor'un geçen sezonki Siirt Jetpaspor ismini bu yıl tescil etmedi ve haklı gerekçe sunmadı. Sadece spora zarar verecek diye reddettiler. Bundan dolayı Siirtspor geçen sene aldığı sponsoru bu yıl alamıyor. Böyle bir firma, trilyonlarca lirayı 3. Lig kulübüne karşılıksız veremez. Mutlaka isim sponsorluğu alması gerekir. Bu desteği veremeyeceğim için kulübün maddi kaynağı kurumuş durumda. Dolayısıyla amatör oyunculardan kururlu profesyonel lig oluşturacağız. Liglerde mücadelemiz zorlaşacak. Aslında 1. ve 2. Lig tek lig olur dünyada bu durum böyle olur. Diğer ligler, bölgesel liglerden oluşur. Bu yıl 2. ve 3. Lig Türkiye ligi yaptılar. Bizim Siirtspor, İzmirspor, Gaziosmanpaşa ile eşleşiyor. Orada onlarla mücadele etmesi zor, ucuza olunca, ekonomisi daha yüksek yerlerde deplasman gelirleri fazla ama arasında uçurum olan iki bölgenin takımları karşılaşacak ve Doğu bölgesinin takımları ligde kalabilecek, bu mümkün değil" dedi.

"KENDİZ LİGİMİZİ KURACAĞIZ"
Akgündüz, "Biz şunu gördük ki kasıtlı olarak Federasyon Yönetimi Doğu ve Güneydoğu takımlarını tasfiye için butona bastı biz bunu durdurmak istiyoruz, durduracağımıza inanıyoruz. Eğer bu yapmazlarsa biz bu Cuma günü Bingöl'de Doğu ve Güneydoğu'daki takımların tamamı, Süper Lig'den amatör liglerine kadar tüm başkanları davet ettik, buradan şöyle bir karar çıkaracağız; Eğer federasyon bu uygulamadan vazgeçmezse biz kendimizin tasfiye edilmesini beklemeden liglerden çekileceğiz ve kendi ligimizi kuracağız" dedi.

"TÜRKİYE KELİMESİNİN DÜŞMESİNİ SAĞLAYACAĞIZ"
"Türkiye Futbol Federasyonu'nun başındaki "Türkiye" kelimesinin düşmesini sağlayacağız" diyen Akgündüz, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Çünkü, artık Türkiye Futbol Federasyonu olmayacak ve Türkiye'nin tamamını kapsamayacak, FIFA ve UEFA nezdinde Türkiye temsilini yok edeceğiz. Dolayısıyla TFF, uluslararası müsabakalara girme yetkisini kaybedecek, girmesi için mutlaka bizim bölgemizin içinde olduğu bir Türkiye olması gerekiyor. Geçtiğimiz Cuma böyle bir saldırıya maruz kaldığımızda federasyon başkan olsun. Parası olan profesının toplantıda bize hiçbir şey söylemeksizin Aziz Yıldırım'ın kalkmasından ardından onun da kalkması yani bizi dikkate almamasını savunuyorum) Biz de (Hangi hakla 90'ın ardından Doğu ve Güneydoğu'da bu federasyonun da federasyonun kaile alınmadığını göstereceğiz bunun tüm dünya ve Türkiye görecek. FIFA da bunları tanımayacak"

"2. LİG'E ÇIKMAMIZ ENGELLENDİ"
Akgündüz, 18 milyon TL'lik sponsorluk bütçesinin Doğu ve Güneydoğu'daki kulüplerin yaşaması ve gençlerin futbol oynanması için kullanacağını söyleyerek, "Şirketimiz her türlü desteğe hazır. Geçen yıl Siirtspor için milyonlarca lira harcadık. Harcadığımız bütçenin sonunda şu oldu; TFF Başkanı, Aziz Yıldırım ve Mecnun Odyakmaz'ın yaptığı organizasyon neticesinde kulübümüzün teknik direktör yardımcısının son maçtan bir gün önce kaçırılması ve futbolcuların tek tek aranarak tehdit edilmesi sonucunda 2. Lig'e çıkmamız engellendi. Biz, mafya federasyonu kabul etmiyoruz. Siirtspor olarak bu yönetimin anlayışı ile devam etmeyeceğiz ve takımı ligden çekeceğim. Gerekirse kendi bölgemizde mücadele edeceğiz" dedi.

"ADİL YÖNETİM OLUŞACAK"
Bingöl'deki toplantının ses getireceğini ifade eden Akgündüz, "Dolasıyla bu çıkışımız Türk futbolunun yönünü yeni rotaya çevirecek ve adil yönetim oluşacak. Bu yıl hangi 3 büyük şampiyon olacak anlayışını geride bırakacak. Türkiye'nin en doğusundaki takım Trabzonspor, bu nasıl bir ülke ülkemizin bu bölgesinde Süper Lig keyfi yok. Bu sosyal yaralara da yol açıyor. Biz bu sorunun çözülebileceğine inanıyoruz. Bingöl'deki toplantının ardından federasyonun aklını başına alacağına inanıyorum. Almadığı takdirde bu federasyonun tanınmaması için her türlü girişimi yapacağımızı bildirmek istiyorum" sözleriyle açıklamasını noktaladı.


Yorum yapılır mı, yapılmaz mı bilmiyorum. Sadece dolandırıcılık suçundan yatmış birinin gelip de hak, hukuk, guguk şeklinde konuşması, hatta şov yapması bana garip geliyor.

Doğu, batı, kuzey, güney herhangi bir ayrım yapıldığını sanmıyorum. Geçen sene Diyarbakırspor, küme düşmesi gerekirken düşürülmedi bile yahu. Kurallar çiğnendi bilerek. Bunu geçiyorum. Ege takımları rezalet seviyede. Bir Bucaspor çıktı yıllar sonra. Efsanelerden Göztepe hala altlarda. Yani bunlar çıkıyor da mı Siirtspor çıkamıyor yahu?

Akgündüz, "Biz şunu gördük ki kasıtlı olarak Federasyon Yönetimi Doğu ve Güneydoğu takımlarını tasfiye için butona bastı biz bunu durdurmak istiyoruz, durduracağımıza inanıyoruz. Eğer bu yapmazlarsa biz bu Cuma günü Bingöl'de Doğu ve Güneydoğu'daki takımların tamamı, Süper Lig'den amatör liglerine kadar tüm başkanları davet ettik, buradan şöyle bir karar çıkaracağız; Eğer federasyon bu uygulamadan vazgeçmezse biz kendimizin tasfiye edilmesini beklemeden liglerden çekileceğiz ve kendi ligimizi kuracağız" dedi.


Bu cümleyi kurmaya ne hakkı var yahu bu adamın? Yani kim bu adam? Milleti soyup soğana çevirmekten hapis yatmış yahu. Neymiş Jetpaspor tescil edilmemiş. Ulan dolandırıcı bir firma niye tescil edilsin? Nasıl bir yüzsüzlük yahu? Bu ülkede namussuzlar kadar cesur var mı çok merak ediyorum? Hepsi süper kahraman, hepsi adaletin yılmaz savunucusu arkadaş. Biri zerre şeyinde olmayan bir konu için çıkıp ağlar, sesini çatallaştırır. Diğeri gelip hak, hukuk dersi verir. Ulan kaç kişiyi sömürdün desen hepsi komplo diye yırtınacak adam yahu bunlar? Bıyığı kesince kimlik mi değişiyor otomatikman ben anlamıyorum ki.

Ulan bir biz kirliyiz anasını satayım. Susalım, oturalım.

Issiar Dia Fenerbahçe'de!


2-3 hafta evvel de bu oyuncunun ismi Fenerbahçe için yazılmıştı. Bugün açıklanmış. Nereden geldiğini anlamadığım, saçmasapan Brezilya fetişizmi yavaş yavaş son buluyor Fenerbahçe'de. Bu hakikaten güzel bir olay.

Oyuncuya geçersek;

En başta söylemeliyim ki Dia çok sağlam bir oyuncudur. Müthiş bir sürati vardır. Kuvvetlidir. Fena olmayan şut özelliği vardır. Kısa boyuna rağmen kuvvetli bir adamdır. Aykut Kocaman'ın oynatmaya çalışacağı tempolu futbol için kanatlara böyle süratli adamlar koymak şarttı. Deivid, Andre Santos, Wederson gibi temposuz oyuncular yerine şimdi iki kanada Stoch ve Dia gibi iki oyuncu koydular. Üstelik ikisi de skorer kanatlardır.

Aykut Hoca'yı kutlamak gerekiyor. Dia değerli bir yetenektir. Böyle bir adamı Türkiye'ye getirmeyi düşünmek bile bir vizyondur. Zaten yıllardır nasıl oldu da Lyon'a gitmedi diye düşünürüm hakikaten. Govou gibi biriyle uğraşacaklarına, Dia'yı alabilirlerdi. Neyse sonuç olarak güzel bir adam Türkiye'ye geldi.

Fenerbahçe'nin bundan sonra yapması gereken Baroni'yi yollayıp, oynanmak istenen futbola uygun bir ön libero kazandırmaktır takıma. Topla iyi, hızlı düşünüp, güzel uzun top atabilen bir oyuncu Fenerbahçe'ye büyük mesafe kaydettirir. Direkt olarak hücumu şekillendirir.

Tek konuşulabilecek konu bana göre bonservisi. Fenerbahçe 8.500.000 € bonservis bedeli ödemiş. Çok fazla bir rakam aslında. Fakat bu sene 100.000.000 € transfer bütçesi ayırdıkları haberleri de düşmüştü basına. Eh hal böyleyken parayı bir nevi "saçmaları" normal.

Fenerbahçe'ye hayırlı olsun.

20 Temmuz 2010 Salı

365G24S


2010-2011 Forma Lansmanı


Galatasaray Pazarlama A.Ş, 2010-2011 sezonunda futbol takımımızın giyeceği yeni formaların tanıtımını, bu yıl interaktif ortamda gerçekleştirecektir. Formalarımız ve konseptleri, 27 Temmuz Salı günü yapılacak lansmanda, yönetmenliği Mustafa Altıoklar tarafından gerçekleştirilmiş kısa filmlerle tanıtılacaktır.

Galatasaray Spor Kulübü, bir ilke daha imza atmış ve çekimlerde film endüstrisinde gelinen son teknolojiden faydalanmıştır. Yaptığımız çalışmalarla ilgili bilgileri www.365g24s.com adlı internet sitemizden takip edebilirsiniz.


Forma lansmanı için yeni sloganımız buymuş. Somon, Bej, Çubuklu ve Parçalı olarak 4 forma çıkaracağımız konuşuluyor. Somon forma hakkında, hala doğru olup olmadığı belli değil, bir şeyler yazmıştık. Diğer formalardan Bej formayı hakikaten merak ediyorum. Güzel, hoş bir renk. Öte yandan Parçalı formanın çok çok iyi olacağını söyleyenler de var.

Merakla bekliyoruz.

Detaylı bilgi için bu adresine uğrayabilirsiniz.

Kewell'ın Sözleşmesi


Sonunda ödenecek rakamlar belli oldu. Gazetelerde çıkan, 500.000 € garanti para + 30.000 € maç başı üçreti kısmen yanlış. Yıllık 1 milyon € alacak garanti para olarak. Maç başına da 30.000 €.

Kewell gibi bir isim için hakikaten cüzi bir para. Galatasaray'la başka bağı var bu adamın. Taraftarın gösterdiği sevgiden öte aşk, onun Galatasaray'a kattığı manevi katkılar durumu böyle bir sözleşmeye kadar getirdi. Eminim ki en kötü ülkesinde bile daha fazla para kazanırdı.

Tekrar, tekrar hoşgeldin Kewell.

Edit: 99 numaralı formayı giyecekmiş bundan sonra. Garipsedim doğrusu. Hayırlısı olsun.
Açıklanacak Özel Durum/Durumlar:

Profesyonel oyuncumuz Harry Kewell ile 2010-2011 sezonu için 1 yıllık sözleşme imzalanmıştır.
Sözleşme bedeli olarak oyuncuya;
2010-2011 sezonu için 1.080.000 Avro sabit transfer ücreti, 30.000 Avro maç başı ücreti ödenecektir.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Hoşgeldin "El Mago" Pino!


Başından beri çok ön yargıyla bakılan bir adam Juan Pablo Pino. Keita gibi hakikaten taraftarın çok sevdiği bir adamdan sonra gelecek olması onun en önemli dezavantajı. Tabii AS Monaco'da sezonun yarısında oynamaması da sakatlık belasından çok çekmiş Galatasaray taraftarı için bir diğer soru işareti.

Fakat Pino, Carrusca'larla vs. bir tutulmaya başlandı ki bu da hakikaten böyle bir yeteneğe saygısızlık. Evet sakatlıkları oldu. Zaten bu sakatlıklar olmasaydı bize transfer olmayacaktı. Muhtemelen Avrupa'nın 4 büyük liginden birinde yoluna devam edecekti. Fakat yaşının 23 olduğunu düşündüğümüzde tekrar bu liglere transfer olma olasılığının var olduğunu, bu sebeple Galatasaray'da tekrar parlamaya çalışacağını düşünebiliriz.

Yukarıda dediğimiz gibi Keita'dan sonra gelmesi hakikaten büyük dezavantaj. Fakat Keita'yı hakikaten aratmayabilecek bir potansiyeli var. Birincisi Keita'dan daha golcüdür, daha iyi pasördür. Keita'nın bizi bazen delirten şut/pas tercihlerini pek görmeyeceğiz. Bunun dışında pas oyununa daha yatkın bir adamdır. Fakat Keita gibi çok acayip işler de yapabilir topla. Keita'dan daha kuvvetsizdir. Yani Keita'nın o sırtında 10 kişiyi taşıyıp, 3 kişiye çalım atması gibi doğanın mucizelerini göremeyeceğiz. Ama öyle vur ensesine al ekmeğini türünde bir adam kesinlikle değil. Aydınlarla, Carruscalarla karıştırmayalım lütfen. Diğer taraftan en az Keita kadar süratli, en az Keita kadar topla iyi bir adam seyredeceğiz. Yani göz zevki açısından değişen bir şey olmayacak.

Ben hayli umutluyum Pino'dan. İstikrarlı bir şekilde oynamaması onu biraz zorlayacaktır tabii. Fakat hemen olmasa da zamanla bu ritme de kavuşacaktır. Savunma konusunda pek iyi değildir yalnız. Gerçi karşısındaki beki kovalasa yeter zaten.

Ben çok umutluyum Pino'dan. Umarım Galatasaray'a hem maddi, hem de sportif katkı yapacaktır.

Hoşgeldin Juan Pablo "El Mago" Pino!

Juan Pablo Pino ile Prensip Anlaşmasına Varıldı

Galatasaray, geçtiğimiz sezon Fransa’nın AS Monaco takımında forma giyen Juan Pablo Pino ile prensip anlaşmasına varmıştır.

Kulübüyle ve kendisiyle prensip anlaşmasına varılan Juan Pablo Pino İstanbul’da gerçekleştirilecek sağlık kontrolünden sonra resmi sözleşme imzalayacaktır.

My name is Kewell! Kewell from Galatasaray!


Veda etmiştik 19'a burada.

Ama anlaşılan sadece sırt numarasına veda etmişiz. Oz Büyücüsü Aslantepe'ye de çıkacak. Katkılarından, yapabildiklerinden sözde veda yazısında bahsetmiştik. Tekrarlamaya gerek yok. Ama bazı oyuncuların sadece karakteri yeter. Sahada, yedek kulübesinde duruşu yeter. Kewell böyle bir adam.

Tekrar hoşgeldin aileye Kewell. Kovsak da gitme bundan sonra.

Kamuoyuna Duyuru: Harry Kewell

Profesyonel futbolcumuz Harry Kewell ile sözleşmesini bir yıl daha uzatmak üzere prensip anlaşmasına varılmıştır.

Avustralyalı oyuncumuz, yapılacak sağlık kontrolünün ardından resmî sözleşmeye imza atacaktır. Kewell’ın sağlık kontrolü ve imza töreni hakkında gerekli bilgilendirme daha sonra yapılacaktır.

18 Temmuz 2010 Pazar

Leo Gider


Yaklaşık 2 ay evvel, Adnan Polat Leo'yla yollarımızı ayıracağız dediğinde yazmıştım bir yazı. Şurada isterseniz tekrar okuyabilirsiniz.

Gideceği takım belli olmuş. Real Zaragoza'yla imzalamış sonunda. Eh umarım bir bonservis getirisi de olur bu transferin.

Yolun açık olsun Leo.

Edit: Sözleşmesi feshedilmiş. Öte yandan Carrusca'nın da bonservisinin feshedildiğini öğrenmiş olduk. Meğer adam hala bizdeymiş yahu.

15 Temmuz 2010 Perşembe

Guti'li Beşiktaş


Hazretlerini Türkiye'ye getirdiği için önce bir futbolsever olarak Beşiktaş'a teşekkür ederim. Hakikaten söz konusu Guti'yse yaşı vs. önemli değil. Çok ama çok büyük bir transferdir. Zor değildir belki transferi fakat kesinlikle böyle bir markayı getirmek tebrik edilmesi gereken bir durumdur.

Guti geldiğine göre Beşiktaş'ın sistemi ya 4-2-3-1 olur ya da 4-4-1-1 olur. Başka bir alternatifi yok bana göre. Quaresma'yı düşünürsek 4-2-3-1 daha yakın gibi duruyor. Fakat Schuster'in işi zor. Hem yabancı sınırı, hem eldeki yabancılar hem de elde bulunan yerlilere uygun bir taktik yapmak zorunda. Belki Avrupa'da 10 yabancısını birden oynatabilir. Fakat ligimizde 6 izin veriliyor. Buna uygunları yerleştirince geriye kalan yerlilerin de sisteme uyumlu olması gerekiyor ki Galatasaray çok çekti geçen sene bu konuda.

Şimdi Beşiktaş'ın en büyük artısı hem stoper, hem de kaleci mevkisinde kaliteli yerliler var. Rüştü ve Hakan kale için uygun mevkiiler. Stoperde Sivok'un oynamayacağını düşünürsek, İbrahim Toraman orası için Ferrari'yle iyi bir seçim olur. Sol tarafta iki Türk var. Burası da süper olmasa da idare eder denebilir. Sağbek ise sıkıntı. Eğer Quaresma sağda oynarsa buraya iyi bir bek gerekir. Çünkü Q7 istese de iyi bir savunma yapamaz. Yani bek çok yorulur. Bu sebeple ben buraya bir yerli takviyesi olur diye düşünüyorum.

4-2-3-1'in, 2'lisinde Fink gittiğine, Ernst'i de banko saydığımıza göre bir kişilik boşluk var. Buraya Necip yazılabilir fakat Necip'in ne yapacağını da şimdiden kestiremeyiz. Elde kalanlarda burayı dolduracak oyuncular değil bana göre. Bu bölge oyunun iki bölümünü birbirine bağladığı için buraya da bir oyuncu gerek diye düşünüyorum.

Forvet arkası üçlü en sorunsuzu gibi. Sağda Nihat olabilir forvet transferine göre, göbekte Guti, solda Quaresma. Hakikaten Nihat'ın sağ forvet gibi oynayıp santraforu çiftlediğini düşündüğümüzde ortaya kağıt üzerinde müthiş bir hücum gücü duruyor. Robinho, Raul söylentileri olur mu olmaz mı bilemiyorum. Eğer her iki oyuncu gelirse Raul tek forvet, Robinho sol forvet, Q7 sağ kanat olur ve CL takımlarının çoğunda bile bulunamayacak bir hücum 4'lüsü seyrederiz.

Bu 4'lüye Ernst ve Ferrari'yi eklersek 6 olur böylece yabancı sayısı. Gönderilecekleri, yollanacakları Schuster seçecek elbet. Fakat dediğim gibi Beşiktaş'ın yabancı transferi bittikten sonra hakikaten kaliteli 2-3 yerli alırsa eksiksiz bir takım olmuş olurlar.

Umarım öyle olur. Galatasaraylı olsam da böyle kaliteli bir rakibimin olmasını çok istiyorum.

Beşiktaş ve Turkcell Super Lig'e hayırlı olsun Guti.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Hanri New York Red Bulls'da!


Gitti gül gibi adam New York'a. Bu yılın en sevilmeyen adamı olsa da gönüllerdeki yeri ayrıdır. Arsenal formasıyla rakip savunmalara sahayı dar ederken sevmiştim bu adamı. Fakat Avrupa'yı ona dar ettiler İrlanda maçından sonra. Eh hem haklı, hem haksızlar. Aynı şeyi Messi yapınca, Maradona yapınca ilah, Hanri yapınca günah.

Hanri yazmak hoşuma gidiyor bu arada. Henry'dense. Neyse. Üzüldüm doğrusu. Blogun isim babasının yolu açık olsun.

13 Temmuz 2010 Salı

Cimbom Sahaya İner: Galatasaray 4 - 0 Kleve


İstiyorsa mahalle takımıyla maç yapsın Galatasaray farketmez. Yeter ki çıksın sahaya oynasın. Hakikaten çok özlemişim Galatasaray'ı sahada görmeyi. Maç fena değildi tabii ki fakat her şeyden önemlisi Arma'nın sahaya inmesiydi. Hayırlı olsun yeni sezon.

Maça bakarsak geçen seneden farklı olan şeyler vardı sahada. Birincisi sistem 4-3-3 değil, savunmada 4-4-1-1, hücumda 4-2-3-1'di. İç sıkıntısı çeken Rijkaard bu sene sistemi en azından ilk maç için değiştirmiş. Daha az hazırlık pası, daha çok sonuca yönelik pas, savunma arkası koşular yapan kanat oyuncuları, ön alanda çok daha sıkı bir baskı bu senenin değişiklikleri şimdilik. Tabii ki hiç mühim değil oyun. Fakat bu ufak değişiklikler gözden kaçmıyor.

Oyun hakkında fazla konuşmaya gerek yok. Türk oyuncuları bu sisteme daha yatkın olduğu için fena gözükmedik sahada. Golleri Barış Özbek, Milan Baros, Caner Öztel ve Mehmet Batdal attı. Hepsi de hakikaten çok güzel gollerdi hazırlanış olarak.

Maçta aklımda kalan isimlere yorum yapayım;

Emirhan Ergün: Gerçekten çok başarılı bir maç çıkardı. Özellikle 0-0'ken harika 2 kurtarışı var. Hiç beklemediğim bir performanstı bu. Eğer bu şekilde devam ederse 2. kalecilik için yeri garanti olur. Tek dezavantajı boyu.

Hakan Balta: Neill ile birlikte stoper ikilisi olacak bu garanti. Ne Servet, ne de Gökhan Zan kesebilir. Hem stoperde iyi oynuyor hem de topla çıkışları harika. Solbek olarak kullanılacağını düşünmüyorum. Stoper transferi olmazsa yeri bellidir.

Sabri Sarıoğlu: Ciğeri yok bu adamın. Sene başı olmasına rağmen 100 metre alan kullandı. Geçen seneki çıkışı devam edecek gibi.

Barış Özbek: 4-4-1-1'in sağında fena oynamadı yine. Kalli de orada çok kullanırdı bu adamı. İlk 11'e giremez ama takımda kalacaktır.

Arda Turan: Geçen sene başındaki rolüne geri dönmüş. Hücumun her şeyi Arda'ya bağlı şu an. 4-4-1-1'de, forvet arkası olarak, serbest oynuyor. Bir nevi Lincoln gibi. Zeki bir adam Arda. Bu özgürlüğü lehine çok iyi kullanacaktır. Bir çok gol ve asist izleriz yine bu şekilde oynarsa.

Milan Baros: Her gol attığında geçen seneki yokluğu daha iyi anlaşılıyor. İlk golü muazzamdı. Romario'nun golleri gibiydi hatta. Hakikaten çok büyük oyuncu, çok büyük santrafor. Sözleşmesi hemen uzatılmalı. Galatasaray'ın en büyük gol silahı.

Emre Çolak: Bu sistemde Arda'nın tek yedeği. Çok zeki bir adam fakat topla fazla oynamakta şu an. Geçen seneye göre daha sağlam basıyor yere. Sol ayağı yine müthiş. Bu sene daha fazla forma şansı bulur.

Ali Turan: Sağbek için ikinci ideal isim. Daha ilk maçında savunma olarak iyi bir sınav verdi. Hücumda biraz eksiklikleri var fakat Sabri olmadığında sıkıntı çekmeyeceğiz artık.

Serdar Özkan: Sanırım transferler içinde en ön yargıyla yaklaşılan adam kendisi. Bugün çok iyi işler yaptı. Özellikle bencillikten uzak oyununu sürdürürse sağ tarafta formayı kapabilir. Savunmaya yardımı da çok iyiydi. Beklediğimden iyi bulduğumu söyleyebilirim. Yaptığı asistten önceki koşusu da takdire değer.

Mehmet Batdal: Bildiğin Hakan Şükür. Sahadaki duruşu, koşusu, pasör özellikleri vs. tamamen Hakan Şükür. Ekstra olarak iyi bir oyun zekası var. Bir gol, bir asist yaptı bu maçta. Özellikle iç sahada çok maç kurtarır böyle devam ederse.

Somon Forma?



Somon formanın bu olduğu iddia ediliyor. Farklı renklere karşı değilim kesinlikle. Mor olsun, turuncu olsun gayet olumlu bakmıştım ama şu forma hakikaten olmamış yahu. Bari biraz farklı bir tasarım olsaydı.

Umarım bu değildir.

Rijkaard Bize Soğuk Davrandı(!)


Uğur ve Emre Güngör ayrıldıktan sonra Rijkaard'ın tüm futbolculara soğuk davrandığını iddia etmişti. Giderken "gider" yapmak bizim eski futbolcularımızın DNA'larında olan bir durum zaten.

Neyse. Üstteki gibi bir dolu fotoğrafı vardır Rijkaard'ın. Kime, neyi şikayet ediyorlar bir bilseler keşke.

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Dünya Kupası Finali: İspanya 1 - 0 Hollanda


Bir aylık futbol festivalinin sonuna geldik. İspanya bana göre çatır çatır topunu oynayarak, her maçı hakederek kupayı kazandı. Müthiş bir ortasaha, güzel bir defans, çok iyi bir forvet hattı var bu takımın. Bir de üstüne güzel oyun olunca, güzel futbol oynamaya çalışınca ister istemez herkesin sempatisini kazanıyorlar.

Maça geçelim;

Almanya maçında Del Bosque'nin Torres'ten vazgeçip, Pedro'yu alarak çok iyi bir iş yaptığını yazmıştım evvelden. Bugün de aynı şekilde çıktı sahaya İspanya. Doğru bir karar olarak düşünüyorum. Pedro'nun deliliği hakikaten işe yarayacak türden. Bu maç belki etkisizdi fakat her halükarda Torres forma girene kadar bir numaralı tercih olmalı bana göre.

Hollanda ise Robben iyileştiğinden beri oynadığı düzenle sahadaydı. İyi top oynamadıklarını, kesinlikle bana göre finali haketmediklerini düşündüğümü yazmıştım burada. Bugün İspanya'yı durdurma adına hakikaten çok çirkin bir futbol ki maç sonu neredeyse dövecekleri Howard Webb'in de göz yummasıyla, oynadılar. Hakikaten bu kadar kötü oynamaya, bu kadar pis oynamaya hakkı yok Hollanda'nın, hatta kimsenin. Yazı içerisinde değineceğiz.

Maçın başlamasıyla Hollanda'nın planı belli oldu. Maarwijk akıllı bir hamle ile İspanya'nın pas ritmini bulmaması için en ileride baskı ile başlattı takımı. Zaten 4-3-3 kompetanı olan bir ülkenin, nereye, nasıl baskı yapacağını bilmesi kadar normal bir şey yok. Üstüne fauller, sert oyun gelince İspanya birden bire etkisiz kaldı. Hatta Hollanda benim ilk defa gördüğüm bir olayı gerçekleştirdi ve İspanya'nın defans ile ofansını ikiye böldü. Hakikaten başarıdır ilk yarıdaki Hollanda oyunu. He kırmızı görmemeleri tamamen Webb'in saçmalamasıdır o ayrı.

Ön alanda Van Persie, Sneijder, Kuyt ve Robben savunma 4'lüsüne neredeyse adam adam markaj yaparken, arkada De Jong ve Van Bommel İspanya ortasahasını iyice geriye itti. Böylece İspanya top şişirmeye, Hollanda ise bu topları toplamaya başladı. Fakat etkisiz kaldılar çünkü neredeyse aynı savunmayı İspanya da Hollanda'ya yaptı. Yani iki takımın hamlesi birbirini götürdü. Elde avuçta 0 bir ilk yarı izledik.

İkinci yarının başlamasıyla İspanya yavaş yavaş topu daha iyi kullanmaya başladı. Özellikle Iniesta ve Xavi daha cesur oynayarak Bommel ile De Jong'un üzerilerine gidince o kilidi kırdılar ve İspanya'yı ileri taşımayı başardılar. Fakat bu da İspanya'nın zaaflarını yavaş yavaş ortaya çıkardı. İspanya hücumdayken çift stoper ve Busquets bir üçlü hat oluşturup geride kalırlar. Bu üçlü hatta en büyük hasarı verebilecek adamlardan biri Robben'dir yeryüzünde. Eh Robben 2 tane müthiş pozisyon harcadı. Şüphesiz ki atsaydı zaten iyi savunma yapan Hollanda kupayı kazanacaktı. Birinde acele edişi, diğerinde beceriksizliğiyle pozisyonları harcadı.

Eh İspanya zaten oyununu oynamaya başlamışken bu pozisyonlar kesinlikle kaçırılmaz. Hakikaten maçın, kupanın kaderini etkiledi. 60'da Del Bosque güzel bir değişiklik yapıp, Jesus Navas'ı oyuna alınca iyice Hollanda'nın üzerine yüklenmeye başladı İspanya. Zaten yavaş yavaş yorulan Van Bronckhorst'un üzerine Jesus Navas'ı salmak, Hollanda'nın sol tarafını harap etmekle eş anlamlı. Eh öyle de oldu. Navas her pozisyonda tehlikeli oldu. Her pozisyonda Bronckhorst'u geçti. Hatta Villa'nın yüzde yüzlük bir pozisyon kaçırırken o pozisyonu yaratan Navas'tı.


Maarwijk bu değişikliğe bana göre doğru bir hamle fakat yanlış bir tercihle cevap verdi. Elia'yı oyuna alıp, Navas'ın pek olmayan savunma özelliğini düşünerek Ramos'u zorlamak istedi. Bu değişikliğin tek kötü yanı sahada hiçbir iş yapmayan Van Persie yerine Kuyt'un alınması. Buna rağmen değişiklik işe yaradı doğrusu. Elia'nın potansiyel tehlikesi bile Ramos'un çıkışlarında azalma meydana getirdi. Elia pek etkili olamadı fakat dediğim gibi Ramos'u tuttu. Fakat Kuyt'un çıkması Hollanda'nın ön alan baskısını çok düşürdü.

Maçın sonlarına doğru Del Bosque bir doğru değişiklik daha yaptı. Uzatmaları da düşünüp Xabi'yi çıkarıp, maçın kader adamlarından biri olacak olan Fabregas'ı sahaya sürdü. Fabregas'ın girişinden sonra oyun Almanya - İspanya maçına döndü zaten. Fabregas, Xavi, Iniesta, Navas çok güzel top yapmaya başladılar. Maçın uzatmalarda İspanya lehine döneceği yavaş yavaş belli oldu bu dakikadan sonra.

Uzatmalarda bana göre hatalı bir değişiklik yaptı Maarwijk. De Jong çıkabilir evet. Fakat yerine giren isim Van der Vaart olmamalıydı. Direkt olarak ortasaha direncini düşüren bir hamle bu. Zaten topu iyi kullanan bir 4'lü sahadayken yapılacak en son şey Vaart'ı oyuna almaktı. Ortasahanın düşmesiyle İspanya çok daha rahat cezasahasına girmeye başladı. Uzatmalarda önce Fabregas, sonra Iniesta bencillik etmeyip pas düşünseler direkt olarak Villa'nın gol hanesine yazılacak 2 asist üretirlerdi. Fakat olmadı.

İkinci uzatmada Xavi ile Iniesta'nın müthiş paslaşmasının sonucunda bir de kırmızı görünce Heitinga iş bitmişti artık. Açıkçası golün geleceği dakikayı bekliyordum ikinci yarının başından beri. Yani penaltılara kalmayacağı belliydi maç. Derken Fabregas'ın pası, Iniesta'nın çok düzgün vuruşuyla kupa İspanya'nın oldu.


Maçın hakemi hakikaten çok kötüydü. Howard Webb'in sırf ilk yarıda De Jong ile Van Bommel'i atması gerekirdi. Hollanda'nın böylesine çirkin bir oyun oynamasına anlam veremiyorum doğrusu. Yazık hakikaten. Özellikle De Jong'un, Xabi'ye attığı High Kick'e sadece sarı gösterilmesi hakikaten yüzyılda bir olabilecek bir durum. Belki hakem Bünyamin Gezer olursa bu ihtimal yükselir.

Maçın istatistiklerine biraz bakarsak;

Hollanda 475 pas, 294 isabet yapmış ki hakikaten çok kötü Hollanda gibi bir ülke için. İspanya ise 715 pas, 542 isabet yapmış. Maçın en çok koşan oyuncusu yine Xavi. 14.987 metre, neredeyse 15 km. koşmuş. Daha sonra Iniesta geliyor ki o da 14.028 metre koşmuş. Bu iki oyuncuya en yakın isim Hollandalı Van Persie. Bütün maç pres yapan bir takımın hiçbir oyuncusu, İspanya'nın iki iç oyuncusu kadar koşamamış. İspanya'nın başarısındaki sır burada. Sürekli hareket halinde olan iç oyuncuları fark yaratıyor.

Turnuvanın gol kralı 5 golle Müller oldu. 5 gol atan 4 oyuncu var aslında. Sanırım çekilen şut ve isabet oranıyla belli oldu. Yanılıyorsam lütfen yorumlarda düzeltin. Bana göre turnuvanın en iyi oyuncusu Xavi. Daha sonra Forlan. Fakat Altın Top ödülünü Forlan aldı. Eh haketti doğrusu.

Neyse bu diğer ayrıntıları konuşuruz yine. İspanya'nın hakettiğini aldığı bir kupa oldu sonuç olarak.

11 Temmuz 2010 Pazar

Fotogol


Dünya'nın en büyük gazetecilik başarısını gerçekleştirmişlerdir. Juan Pablo Pino ile aynı saç stiline sahip birinin fotoğrafını gazetelerine basarak, Pino İstanbul'da demişler. Ağlattılar beni yahu.

Dün gece
Hiç tanımadığım bir erkeğe
Sırf sana benziyor diye
Usulca sokulup, merhaba dedim.

9 Temmuz 2010 Cuma

Monkey Island 2: LeChucks Revenge Special Edition


Yaklaşık 1, 1.5 sene öncesinde serinin ilk oyunu olan Secret of the Monkey Island'ın revize hali çıkmıştı. Kısaca oyunda sesler ve grafikler yenilenerek aslına sadık kalınıp, ustalara saygı kuşağı şeklinde piyasaya sürülmüştü. İkinci oyunda aynı şekilde kesinlikle orjinal halindeki tadı bozmadan yenilenmiş. Açıkcası kişisel görüşüm; bu oyun tüm Monkey Island serisi de dahil, oynadığım en neşeli, iç açıcı oyun. Birkaç kez bitirdim ve bu versiyonunu da keyifle oynamaktayım.

Oyuna grafik ve ses haricinde eklenen yenilik ise yapımcıların sahnelere yorumları. Örneğin; Guybrush (yönettiğimiz karakter) korku efekti verilmiş bir sahnede bir çukur kazıyor. İçinden bir kemik çıkartıp yukarı kaldırıyor. Şimşekler çakıyor, hafiften korku müziği veriliyor. Ardından pantolonu düşüyor. Bu noktada ekranda beliren direktifle birlikte A tuşuna basarsak, oyunun 3 yapımcısı bu konuda konuşmaya başlıyorlar. Ancak bu kendi aralarında yaptığı bir geyik şeklinde geçiyor ve oldukça eğlenceli. Sırf bu geyikler için bile tekrar oynanır bu başyapıt. Sonuç olarak eğer oyunu daha önce oynadıysanız, ilk defa oynayacaksanız, hiç duymadıysanız veya alakanız bile yoksa kesinlikle oynamanızı tavsiye ediyorum.

Şimdiden iyi eğlenceler.

Bursa'dan Gol Haberi Mi Var?


Bir yanlış anons daha yaptı resmi sitemiz biraz evvel. Hatalı desek de olur. Florya Günlüğü bölümüne Pino'nun resmi koyuldu. Eh Pino bu kadar konuşulurken bu durum biraz enteresan tabi.

Vakti zamanında, Lincoln transferinde de böyle bir hata yapılmıştı. Eski günler geldi aklıma bir anda. Sabahlara kadar forumlarda beklemiştik Lincoln'ü. Hey gidi günler.

İşin diğer boyutu ise yarım dakika kadar bir sürede 3000 küsür tıklanmaya yol açtı bu durum.

Heyecan işte.

İlk Cümle


"Savaşa gidiliyorsa ilk başta ben gideceğim."

Cana'dan devam edelim biraz. Gelir gelmez üstteki cümleyi kurmuş yeni Aslan. Ne yaptın be abi? Daha sahaya çıkmadan bu kadar kanımızı kaynatmasana be!

Biz bu adamı çok seveceğiz. Kesinlikle çok seveceğiz!

Galatasaray'ın yeni transferi Arnavut yıldız Lorik Cana, Galatasaray Televizyonu'na özel açıklamalar yaptı.

Taraftarlarla buluşmak için sabırsızlandığını söyleyen Cana, "Savaşa gidiliyorsa ilk başta ben gideceğim." dedi. Kolundaki dövmede Galatasaray Spor Kulübü'nün kurucusu Ali Sami Yen'in amcasının bir sözü yazan Lorik Cana, "O Arnavutluk için çok önemli bir insan." diye konuştu.

Arnavut yıldızın ilk duyguları, transferinin perde arkası ve tüm açıklamaları saat 20.30'da info@son aslan programıyla saat 20.30'da GSTV'de

Valencialı Mehmet, Cimbomlu Cana



Aynı saatlerde iki isim de formayı sırtına geçirdi. İkisi de aynı pozisyonun adamları. İkisi de adam gibi adam. Biri Galatasaray'ın eski oyuncusu, diğeri yeni.

Hayırlı olsun.

8 Temmuz 2010 Perşembe

Hoşgeldin Delikanlı!


Lorik Cana Galatasaray’da

Galatasaray, İngiltere’nin Sunderland FC takımında forma giyen orta saha oyuncusu Lorik Cana ile 4 yıllık anlaşmaya varmıştır.

www.galatasaray.org

Profesyonel oyuncu Lorik Cana'nın Sunderland FC Kulübünden 4.500.000 avro bedelle transferi için anlaşma sağlanmış olup,

Transfer bedeli 2012 yılına kadar taksitlerle ödenecektir.
Sözleşme bedeli olarak oyuncuya;

2010-2011 sezonu için 2.000.000avro sabit transfer ücreti, 7.500avro maç başı ücreti
2011-2012 sezonu için 2.000.000avro sabit transfer ücreti, 7.500avro maç başı ücreti
2012-2013 sezonu için 2.000.000avro sabit transfer ücreti, 7.500avro maç başı ücreti
2013-2014 sezonu için 2.000.000avro sabit transfer ücreti, 7.500avro maç başı ücreti

ödenecektir.


Haldun Üstünel sonrası transferler ne olur? Adnan Sezgin bu işi becerebilir mi? Keita'da gitti ne olacak takımın hali gibi bir sürü isyan çığlıkları her platformda atılmaya başlamışken müthiş bir başarıyla Lorik Cana açıklandı.

4.500.000 € bonservis, yıllığı 2.000.000 €'dan 4 yıllık sözleşme Cana gibi bir adam için hakikaten sudan ucuz kategorisine girer. Hırslıdır, kaybetmeyi sevmez, sert gözükür fakat 8 sezonda sadece 3 kırmızı görmüştür, top tekniği fena değildir, en önemlisi liderdir, kaptandır. Mesela bir Beşiktaş - Marsilya maçında ki tarihini hatırlayamadım, takım arkadaşlarının formalarını bile düzeltirken gözükmüştür. Her gittiği takımın taraftarları bu yüzden O'nu çok sever. Bizim taraftarlarımız da sevecektir.

Yalnız piyasada dolanan videolarda bildiğin kasap gibi gözükmektedir bu adam. Öyle biri değildir kesinlikle. Futbolu sert, olabildiğince serttir evet. Fakat yukarıda da yazdığım gibi 8 sezonda 3 kırmızı görmüştür. Mevkisi itibariyle müthiş bir istatistik gerçekten.

Galatasaray'ın son 2 senedir hayli kırılgan ortasahasını savunma ve mücadele yönünden tek başına çekip çevirecektir. Sisteme katkısını vs. bütün transferler bitince konuşuruz. Şimdilik hayırlı olsun.

Tekrar hoşgeldin Delikanlı!