31 Ocak 2011 Pazartesi

Bursaspor 2 - 0 Galatasaray


Açıkçası geçen haftaki Konyaspor - Bursaspor maçını izledikten sonra Bursaspor'dan en kötü 1 puan alacağımıza emindim bu maç öncesinde.

Aslında maçta saçmasapan ilk gol gelene kadar da Galatasaray'ın çok top çaldığı, çok baskı yaptığı ve Bursaspor'un bu baskıyı kaldıramayıp top şişirmeye başladığını gördük. Ama Galatasaray'ın en büyük eksisi bu kadar top çalmasına rağmen çaldığı topları en hızlı ve doğru şekilde pozisyona çevirememesi zaten.

Yine bu sınıra takıldı Galatasaray. Rijkaard'dan sonra aldığı takıma hemen imzasını attığından bahsetmiştik Hagi'nin. Artık bariz şekilde belirginleşiyor bu durum. Takım kondüsyon olarak üst seviyelerde, tempo olarak üst seviyelere çıkıyor, baskı yapabiliyor, sertliğe cevap verebiliyor. Yani işin fiziksel kısmını müthiş kaldırıyor. Fakat sorun da buradan sonrası zaten. Bu kadar ön alanda top çalan takımın pozisyona girememesi, pozisyon fazla üretememesi kesinlikle aşılması gereken bir sorun Hagi için. Yoksa kısacık dönemde yaptığı müthiş ilerlemeler kesinlikle göz ardı edilecek.

Maç içinde bu handikapı geçemeyen Galatasaray yine en kötü oyunu tutabilirdi ki yine, yeniden kaleci problemi ortaya çıktı. Rakibin ilk ortasına önce boşa çıktı Ufuk. Sonra ikinci ortayı ise rezalet bir hamle yaptığı için çelemeyince topu Kenny Miller gol yaptı. Şimdi herkes hakeme ofsayt ve Kenny Miller'ın eli var diye yüklenebilir. Bu da bir yol. Ama altıpasa düşen topta rakibide yıkması gerekirken bariz şekilde korkarak müdehale yapan Ufuk bana göre golü yediren adamdır. Altıpas kalecinin namusudur. Orayı böyle korursan golü yersin.

Golden sonra Galatasaray daha da baskılı oynamaya başladı. Kanat organizasyonları çok denese de Kazım'ın pozisyon alma beceriksizliği olası tehlikeleri başlamadan bitirdi. Kazım çok sağlam bir adam. Fiziksel olarak hakikaten üst düzey. Üstelik vasat üstü bir gol vuruşuna da sahip. Fakat tek forvet görevi yapabilecek bir oyuncu değil. Top iç oyuncularımızdayken kesinlikle ortasahaya yanaşmıyor. Bu da Galatasaray'ın hücumdaki kısırlığına büyük bir etken. Halbuki oraya yanaşıp takım arkadaşına duvar olmak, kanatlara servis yapmak zorunda.

Bursaspor aslında 10 kişi kalana kadar hiçbir şey oynamadı. Zaten bayadır kötü oynuyorlar. Bir çok maçlarını takip ediyorum. Ama o eski oyunlarından eser yok kesinlikle. Ertuğrul Sağlam maç sonrası şampiyonluğun en büyük adayıyız demiş ama şu oyunla olmasına imkan yok bana göre. Böyle devam ederlerse ilk 3'ün dışında kalabilirler.

Maçı bitiren gol ise ilk yarının uzatmasında geldi. Yine Ufuk'un resmen kalecilik bilgisi eksikliği sayesinde yenmiş bir gol. Neredeyse 50 metreden attı Vederson golü. Şut üstelik hiç de sağlam bir şut değil. Şutun tek avantajı yerden sekmesi o kadar. Bu topu kucağına alacağına çelmeye çalıştı Ufuk ve golü yedirdi.

Bu kaçıncı kaleci hatası anlamıyorum ben. Tamam kalecilere sabredelim ama yeter yahu. Başta Nezihi olmak üzere kalecileri çalıştıran kim varsa kesinlikle gönderilmeli. Bu kadar bilgisiz kalecilere muhtaç kalmamalı Galatasaray. Takım çok iyi değil evet ama her defasında kaleciler tarafından bu kadar yakılan bir takımın özgüveninin sıfır olması, öncelikle skoru korumaya çalışması normal. Galatasaray'ın sezon sonunda Mondragon, Taffarel ayarında bir kaleci transfer etmesi, kaleci antrenörünü kesinlikle değiştirmesi gerekiyor.

İkinci yarı için konuşulacak bir şey yok. Hagi Stancu'yla 4-4-2'ye döndü. Yine kısırlık vardı. Ayhan'ın takımı 10 kişi bırakmasından sonra da maç tamamen Bursaspor'un eline geçti. İyi pas yapıp, Galatasaray'ın adam eksikliğinden iyi yararlandılar. 2 tane de gol pozisyonu kaçırdılar.

Bana göre maçın hakkı bu değildi. Galatasaray çok mu iyiydi? Hayır. Ama Bursaspor Galatasaray'dan da kötüydü. İki adet kaleci hatası bu sene defalarca olduğu gibi puan veya puanları Galatasaray'ın elinden alıp, rakibe verdi.

Sıkıntılar belli, takımdaki eksikler de belli. Ben Hagi'nin iyi bir yolda olduğuna yürekten inanıyorum. Sonuna kadar Rijkaard demiş biri olarak, Rijkaard'ın takımının, Hagi'nin takımından daha kötü olduğunu ve ayakta bile duramadığını düşünüyorum. Eğer Rijkaard'a bütün bunlara rağmen, haklı şekilde, destek veriyorsak, yeni kurduğu takımla henüz 2. maçına çıkmış olan Hagi'ye haksızlık etmemeliyiz.

23 Ocak 2011 Pazar

Galatasaray 1 - 0 Sivasspor


Şunu söyleyelim en başta;

Hagi bu işi kıvırır arkadaş!

2-3 senedir Galatasaray'ın kronikleşmiş fizik problemini yarım dönem kampla sıfırladı. Bu da bu maçta Galatasaray'ın hem tempoyu müthiş şekilde yükseltmesini, hem de maçın sonunda bile oyuna hakim olmasını sağladı.

Maçın ilk 25 dakikasındaki müthiş baskı Hagi'nin geldiğinden beri üzerinde durduğu fakat oyuncu ve fizik kalitesi biraz da seyirci yüzünden tam anlamıyla yürürlüğe koyamadığı bir baskıydı. Fatih Terim'in unutulmayacak Galatasaray'ının imzalarından da biriydi bu baskı. Tabii ki organizasyon anlamında eksileri var. Sadece 1 pozisyon çıkarabildi Galatasaray bu baskıyla amma ve lakin takımın neredeyse yeni olduğunu unutmayalım. Hemen başta belirttiğim oyuncu ve fizik kalitesi giderilmiş biraz. Culio ve Yekta bu saldıran takımı iyi şekilde yönlendirmeye oyunu her iki kanada da eşit şekilde yaymaya çalıştılar. Özellikle Culio'nun böyle giderse bir Galatasaray efsanesi olabileceğini buraya yazalım. Oyuncu ve fizik kalitesine stadın getirdiği müthiş baskı ve taraftar coşkusu eklenince Galatasaray stoperlerini ortasahaya kadar çeken, stoperlerini oyuna sokan, bekleriyle saldıran bir takıma dönüştü. Evet eksikler var. Ama bu takımın iyi yolda olduğunu görmeye engel kesinlikle değil.

Galatasaray'ın yirmibeşten sonra biraz durulmasının sebebi Sivasspor'un yavaş yavaş tempoyu düşürmesi oldu. Biraz faul aldılar, biraz da faul yaptılar ve tempoyu bitirip ilk yarıyı böyle kapattılar. Galatasaray'ın golünün öyle ya da böyle geleceği belliydi. Galatasaray'ın ikinci devreyle birlikte yine müthiş yüklendiğini gördük. Bu devrede özellikle Culio'nun harika işler yaptığını belirtmek lazım. Ama dediğimiz gibi yine organizasyon ve pozisyon eksikliği vardı. Bunun bir numaralı sebebi forvet Kazım. Kazım çok çalışıyor maç içerisinde. Rakip stoperleri kesinlikle ama kesinlikle hücuma çıkarmıyor. Bu onun müthiş bir özelliği. Kuvvetli, rakibe sırtını dayayabilen ve servis yapabilen bir oyuncu. Ama maalesef set hücumuna döndüğümüzde pek kendini gösteremediği için hem top alamıyor, hem de takımının hücum aksiyonlarını kısıtlıyor. Ama hırsına dikkat çekmek isterim. Bugün gol atmak için biraz da top ezse de faydalı olacağına eminim.

Hagi'nin ilk değişikliği Emre - Stancu oldu. Stancu'nun girişiyle Galatasaray çift santrafora döndü. Stancu'nun hücumdaki görevinin Hagi'nin ilk dönemindeki Necati'yi anımsattığını söyleyebiliriz. Galatasaray'ın 4-4-2 görünümlü 4-4-1-1'inde eğer Yekta ve Culio olmasaydı Galatasaray kesinlikle dağılırdı. Fakat bu iki isim hem top sürerek, hem de doğru paslar vererek oradaki 1 eksikliği, hücuma 1 artıya çevirdi. Barış'ın da fena olmayan oyununu da unutmamalıyız. Sivasspor'un da pozisyonlar bulduğunu unutmamalıyız ki Mehmet Yıldız ve Kamanan'ın üstüste kaçırdığı pozisyonlar, bir de Eneramo'nun enteresan bir kafa vuruşu. Bu pozisyonlar neden oldu? Ayhan'ın oyundan düşmesiyle ortasaha üç kişiye döndü. Bir değişiklik yapılması gerekirdi bu da Sarp'la oldu. Sarp'ın girişiyle tekrar ortasaha canlandı ve tekrar oyun Galatasaray'ın kontrolüne girdi ve maçın sonu geldi.

Biraz yeni oyunculara değinelim;

Yekta benim beklemediğim kadar uyumlu oynadı takımla. Daha 2 antrenmana çıkmış bir oyuncunun bu denli özverili oynaması, bu denli takıma uyumlu olması çok enteresan. Kesinlikle çok çok faydası olacak. Hem iç, hem de kanatta çok iyi işler yaptı. Zaten böyle bir oyuncuydu Kasımpaşa'da. Tabii ki daha çekingenliği var ama daha fazla sorumluluk alacaktır.

Stancu ise çok çok yararlı olacağını hemen belli etti. Böyle oynadığı sürece, Yekta ve Culio'nun beraber oynayacağı her maçta ikinci santrafor olarak görev alabilir. Çok da gol atar. Birincisi hızlı bir oyuncu. İkincisi ayağına hakim ve en önemlisi fizik olarak da ezilmiyor sahada. 1-2 şut girişimi de onun en önemli özelliklerinden biridir. Dedim ya, Necati'yi alamayınca, Hagi ona benzer, daha genç ve daha potansiyelli birini hemen getirdi takıma.

Artık tamamen takıma uyum sağlayan Culio ise yukarıda belirttiğim gibi efsane olmaya doğru koşar adım gidiyor. Sahanın her yerinde, yorulmadan, akıllı bir şekilde oynamaya devam ediyor. 2-3 maç sonra kendi adıma blogun sağ tarafına Culio'yu ekleyip ona saygımı sunacağım. Daha geldiği gibi 2. lig topçusu, Carrusca ilan edilen adamın teker teker o saçmalayanlara laflarını yedirmesine şapka çıkarırım.

Öte yandan Cana'nın gereksiz gördüğü kart dışında müthiş oynadığını, Servet'in lanet olsun ki performansını tekrar tepeye taşıdığını ekleyebiliriz. Lanet olsun ki diyorum çünkü her iyi oynadığı maç takıma ihanet ettiğini daha fazla kanıtlıyor. Yazık; Rijkaard'a, Neeskens'e.

Sonuç olarak TT Arena'ya güzel başladı Galatasaray. Eksikler var; hücum organizasyonlarında özellikle ama kadroda da eksikler var. Benim Hannover maçından sonraki iddiam bu devre 17 maçta en az 10 galibiyet alacağımızdı. İlki güzel bir mücadele sonucu geldi. Umarım 10 veya daha fazlası da gelir.

Yürüyedur GALATASARAY! Yürüyedur HAGI!

21 Ocak 2011 Cuma

HE'S BACK!

Aman tanrım diyorum sadece.

Bağımsız Galatasaray Taraftarları

BASIN VE KAMUOYUNA DUYURUDUR

15 Ocak 2011 Cumartesi akşamı, uzun yıllardır beklediğimiz yeni stadımıza kavuşmanın heyecanını, gözbebeğimiz Ali Sami Yen Stadını terkedip, Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena'ya taşınmanın buruk sevincini tattık.

Tarihimizin mihenk taşlarından biri olacak o gecede yaşananları takip eden bazı hadiseler, Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena'nın açılış kutlamalarını gölgelemiştir.

Bu sebeple, müşterek olarak Galatasaray Kulübü taraftarlığından başka hiçbir kurum, grup, örgüt, kişi, veya siyasi hareket ile ilişkisi olmayan bağımsız vatandaşlar ve taraftarlar olarak kamuoyuna seslenmeyi görev sayıyoruz.

15 Ocak 2011 gecesi Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın stada girişi anons edildiğinde, taraftarımızın bir bölümü kendisini alkışlamış, diğer bir bölümü de ıslıklamıştır. Söz konusu tepki, medeniyet sınırları içerisinde kalmış, her hangi bir kötü söz içermemiştir. Tepkilerin boyutunun en üst noktaya çıktığı an, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar'ın, merhum başkanımız Özhan Canaydın'ı, geçmiş yönetimlerimizi ve Galatasaray camiasını kabul edilemez bir üslupla eleştirerek, tüm Galatasaray taraftarları, kulüp ve kongre üyelerini ağır şekilde tahrik ettiği konuşmasıdır.

16 Ocak 2011 günü Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Sayın Adnan Polat, protestocuları yönetim olarak "Galatasaraylı kabul etmediklerini" söyleyerek stadyumda bulunan Galatasaray taraftarlarına ağır şekilde hakaret etmiştir. Ayrıca protestocuları emniyet ile birlikte tespit ederek stada almayacaklarını söyleyerek onları tehdit etmiştir.

Yukarıda özetlenen hadiselerin ışığında Bağımsız Galatasaray Taraftarları olarak aşağıdaki tespit ve taleplerimizi kamuoyuyla paylaşırız:

* Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının mevcut ya da muhtemel iktidar organlarını övme, eleştirme ve protesto etme hakları, altında Türkiye'nin de imzası bulunan uluslararası sözleşmeler ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın teminatı altındadır.

* Önemle ifade etmek gerekir ki, siyasi liderler bireylerin gündelik yaşamlarına doğrudan etki eden kararların mimarlarıdırlar ve övgüye de eleştiriye de hazır olmalıdırlar.

* Galatasaray taraftarlarının bu protesto sebebiyle devlet kademesi, medya organları ve Galatasaray Yönetimi tarafından hakarete maruz bırakılmasına, tehdit edilmesine ve baskı altına alınmasına Galatasaray Spor Kulübü ve kamuoyu seyirci kalmamalıdır.

* Söz konusu gecede yapılan protestolar neticesinde ortada kamera kayıtlarıyla tespit edilecek bir suç unsuru ve buna bağlı suçlular yoktur. İstanbul Emniyeti'nin güvenlik kaynakları suçla bağlantılı olmayan eylemlerin tespiti için seferber edilemez.

* Galatasaray Başkanı Adnan Polat ve Yönetim Kurulu üyeleri Galatasaray taraftarlarına karşı yapılan tehdit ve hakaretlere karşı kayıtsız kaldıkları gibi, söz konusu eylemleri gerçekleştirenlerle söylem birliğine giderek bulundukları mevkiye ihanet etmişlerdir. Bahsi geçen şahıslar Galatasaray camiasından ve taraftarlarından özür dilemeli ve derhal istifa etmelidirler.

* Galatasaray Kulübü Kongre Üyeleri , Başkan Adnan Polat ve yönetimini kınamalı, haklarında gerekli disiplin cezalarını uygulayacak süreci hemen başlatarak sorumluluklarını yerine getirmelidirler.

* TOKİ Başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar, haddini aşan ve tahrik edici konuşması sebebiyle tüm Galatasaraylılardan özür dilemelidir.

* Protesto eden Galatasaray taraftarlarına medya aracılığıyla ve alenen ağza alınmayacak küfürler ve hakaretler savuranlar, onları "nankörlük", ve "teröristlik" ile itham edenler hakkında gerekli yasal işlemler Galatasaray Kulübü ve taraftarlarınca müşterek olarak başlatılmalıdır.

* Bağımsız Galatasaray Taraftarları olarak, Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena'nın Galatasaray Kulübüne kazandırılması adına çalışan herkese sonsuz müteşekkiriz. Emeği geçen bütün kişiler ve kurumlar teşekkürü ve saygıyı hak etmektedir.

* Ali Sami Yen Spor Kompleksi'nin yapımıyla ilgili, tarafımızdan teşekkürü öncelikle hak edenler, stadın her köşesine emeklerini harcayan işçilerdir. Stadın yapımına ilişkin katkısı olanlara teşekkür edilirken hayatlarını kaybeden işçilerin anılarına saygı sunulmamış olması üzüntü vericidir.

* Tüm Türkiye'yi defalarca gururlandırmış, ülkenin adını tüm dünyaya duyurmuş kulübümüz, bu tesisleri ve çok daha fazlasını sonuna kadar hak etmiştir. Camiamızın, bu tesisle ilgili hiçbir kuruma veya şahsa en ufak bir borcu yoktur. Unutulmamalıdır ki; Galatasaray Spor Kulübü, arazisi son derece değerli olan Mecidiyeköy'deki Ali Sami Yen Stadyumu üst kullanım hakkı ile birlikte Seyrantepe'deki yaklaşık 384 dekar arazinin 264 dekarlık üst kullanım hakkından feragat etmiştir. Bu arazilerin ihalelerinden devlet ciddi bir kazanç sağlamıştır ve sağlamaya da devam edecektir.Ayrıca bu kazancın yalnızca bir bölümü Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena'nın yapımı için ayrılmıştır.

* Konumu ne olursa olsun, hiçbir kişi veya kurum Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena'nın Galatasaray'a kazandırılmasını kişisel bir lütuf olarak gösteremez.

* Bu tesislerin Galatasaray Spor Kulübü'ne söz verildiği gibi teslim edilmesinin, şartnamelerle belirlenmiş taahhütlerin eksiksiz olarak yerine getirilmesinin sonuna kadar takipçisi olacağız.

BAĞIMSIZ GALATASARAY TARAFTARLARI

20 Ocak 2011 Perşembe

Arada Fark Var Mı?


Ağzımıza Sıçanları "Islıklıyoruz"


"Başbakana 'borcumuzu' ödeyeceğiz!

22 Ocak Cumartesi günü saat 14:00’te İstiklal Caddesi’nde toplanarak, Galatasaray taraftarlarına desteğimizi sunacağız. Başbakan’a hak ettiği ilgiyi ıslıklarımızla göstereceğiz. Zorba yöneticilerin bize tanımadıkları protesto hakkımızı sonuna kadar kullanacağız.

Başta tüm sporseverler ve spor emekçileri olmak üzere, tüm bir ülke halkı olarak başbakana borcumuz var. Başbakan’ın “ananı da al git” hitabıyla onurlandırdığı Mersinli çiftçi nezdinde tüm çiftçiler olarak borçluyuz. Başbakan’ın “her üniversiteyi bitiren iş bulacak diye bir kural yok” diyerek aydınlattığı üniversite öğrencileri olarak borçluyuz.

13 milyon işsizi, sadece işsiz olduğu için borçlarından azade tutamayız. 13 milyon işsiz olarak borçluyuz.

Cumhurbaşkanı’nın seçkin (!) öğrenci temsilcileri ile yaptığı görüşme sırasında dışarıda kalan ama unutulmayan, Cumhurbaşkanı'nın değerli görüşlerinden o sırada yararlanamadığı için boynu bükük kalmasınlar diye hükümet temsilcisi polislerce coplanan öğrenciler olarak borçluyuz.

Son olarak Başbakan’ın “bu stadı ben yaptırdım, daha parası ödenmedi. Beni kızdırmayın, projeyi bozdurmayın” diyerek uyardığı Galatasaray taraftarları olarak borçluyuz.

Sporun ticarileştirilmesi sürecine yeni boyutlar kazandıran Başbakan’a, bununla yetinmeyip kapalı-açık tüm spor sahalarını siyasi rant alanına çevirdiği için, tüm sporseverler ve spor emekçileri olarak borçluyuz.

Bu borç ortada kalmamalıdır.

Galatasaray taraftarları borcun ödenmesi konusunda bir adım atmışlardır.

Borç hepimizin borcu olduğuna göre bizim de bu adıma katılmamız, hep beraber bir kez daha Başbakan’a borcumuzu ödememiz gerekiyor.

Başta tüm sporseverler ve spor emekçileri, tüm halkımızı, 22 Ocak günü saat 14:00’te İstiklal Caddesi’nde toplanmaya ve ıslıklarımızla Başbakan’a ve kendini onunla özdeşleştirmiş tüm devlet ve sivil toplum erkanına şükran duygularımızı iletmeye çağırıyoruz.

Borcumuzu öderken söylenecek bir çift sözümüz de olacaktır elbet. Bu da borcumuzun helal faizi olsun.

Spor-Emek-Sen
Devrimci Spor Emekçileri Sendikası

17 Ocak 2011 Pazartesi

Haklısınız Abiler


Cumartesiden beri olanları hayretle izliyorum. Ne babamızın belli olmadığı kaldı, ne şerefsizliğimiz. Ne nankörlüğümüz kaldı, ne Galatasaraylı'lığımız. Ama başlıkta da dediğim gibi haklısınız abiler. Böyle başkan olduğu sürece ne deseniz az.

Suç ne peki? Başbakan'ın ve TOKİ başkanının ıslıklanması. Başbakanın stat sürecini hızlandırdığı ortada. Teşekkürü hakeder tabii ki. Fakat Galatasaray teşekkür değil, şükran duyması için zorlanıyor resmen. Yahu niye şükran duyalım? Sebebi nedir? Galatasaray 50 yıllık yuvasındaki haklarından vazgeçmiş, Galatasaray 50 yıllık hatıralarından, anılarından, başarılarından vazgeçip Seyrantepe denen dağa gitmiş. Bunu da geçiyorum o stat ne başbakan maaşıyla yaptırıldı, ne de TOKİ başkanı olacak kendini bilmezin.

Galatasaray illa şükran duyacaksa Türk halkına; Galatasaraylı'dan Fenerbahçeli'sine, Bursasporlu'dan Trabzonsporlu'suna, futbolu sevmeyen insandan sporu sevmeyen insana şükran duyabilir sadece. Fakat son bir haftadır o kadar fazla kraldan çok kralcı türedi ki sadece Galatasaray değil, eminim ki bir çok takımın taraftarının burnundan geldi stat.

Twitter'da birinin(adını unuttuğum için affetsin.) yazdığı müthiş bir cümle vardı; "Madem helal etmeyecektiniz, bu stadı niye yaptınız." şeklinde. Cuk oturmuş. Neden cuk oturmuş?

TOKİ Başkanı, üstelik Galatasaray kongre üyesi Erdoğan Bayraktar konuşmasına "Galtasaray Yönetimi Ali Sami Yen ile ilgili kiracılık yükümlülüklerini yerine getiremezken bize geldi. Hem Ali Sami Yen’de hem de burada yükümlülüklerini yerine getiremedi. Özhan Canaydın’ın karşımıza gelip naif ve sessiz sedasız duruşu dün gibi aklımda." diye başladı. Nerede? Ali Sami Yen Spor Kompleksi, TT Arena'da. Hitabı kimeydi? Galatasaray taraftarına. Duracaksın orada arkadaş. Sen kimsin? Sen kimsin ki Galatasaray'a böyle şeyler deme hakkına sahip oluyorsun? Galatasaray'ın mali durumundan sana ne? Sen nasıl rahmetli Özhan Canaydın'a aciz dersin? Kimsin yahu sen? Aklım almıyor bir türlü.

Peki ya Recep Tayyip Erdoğan ne dedi? "Galatasaray'la henüz anlaşmadık." Anlaşmayın. İmzayı atarsanız namertsiniz. Birincisi Galatasaray'a o stadı vermeyecek adam daha anasının karnından doğmadı. İkincisi Galatasaray ne kimsenin çivisine, tuğlasına muhtaçtır, ne de eğilip bükülür insanların şahısların karşısında. Galatasaray'ı muhtaç gibi göstermeye çalışanların da cezası kongrelerde kesilecektir zaten. Stat açılışını mitinge çeviren, her tarafı yalaka, paçalarından şahsiyetsizlik akan insanlara alışmış sanırım sayın Başbakan. Ama Galatasaray'ın Adnan Polat'a göre gerçek olmayan taraftarı Galatasaray'ı dilenci gibi göstermeye çalışan insanları yuhladı diye nankör oldu.

Beyler, siz yokken, sizin atalarınız yokken Galatasaray vardı. Siz Galatasaray üzerinden rant sağlayacağınızı, bunu da kolaylıkla yapabileceğinizi zannettiniz ama yanıldınız. Çok şükür ki Galatasaray'ın dilenci olmadığını bilen çoğunluğa sahibiz. Çok şükür daha ölmedik ve ölmeyeceğiz.

İşin başkan boyutuna hiç girmek istemiyorum ama girmeye de mecburuz. Adnan Polat... Yaşadığım hayalkırıklığını anlatamam. Adnan Polat'ı savunduğum için ne kadar utandığımı anlatamam. Beni tanıyanınız vardır, tanımıyanınız vardır. Tanıyanlar bilir. Ben sportif başarısızlık, transfer olmaması gibi şeylerle başkan eleştirmem. İstifa etsin diye beklemem. Bekleyene saygım var ama benim için Galatasaray'ı satmadığı sürece başkanı sevmesem bile saygımdan susarım. Hatalı olabilirim. Ama ben böyle öğrendim. Cumartesi ise Adnan Polat taraftarını ve Galatasaray'ı satmıştır. Benim için o stattan çıkışa doğru adımını attığı gün bitmiştir Adnan Polat. Galatasaray'ı seven biri o stadın dışına maç bitene kadar adımını atmazdı. Galatasaray'ı seven biri TOKİ başkanının sözlerine karşılık "Haklıydı. Yanlış anlaşıldı." demezdi! Benim için Adnan Polat dönemi bitmiştir. Eğer bir kişi bile varsa ki senin yüzünden Adnan Polat'ı destekledim diyen bana ne küfür etse ağzımı açmam. Hakkıdır. Ben O'nu Galatasaraylı sanmıştım. Yanılmış. Özür dilerim.

Bir de taraftar boyutu var ki hiç girmek bile istemiyorum. Görüşlerim bellidir. Ama çok şükür ki cumartesi günü Galatasaraylı olmaktan gurur duymamı sağlayan insanlar da belirmeye, seslerini yükseltmeye başladı. Örneğin TEK YUMRUK müthiş bir açıklama yapmış. Boyun eğmeyen, Galatasaray'ı meze etmeyen, Galatasaray sevdalısı adamlardan oluşuyor TEK YUMRUK. Açıklamayı hemen ekleyelim;

Özür dilemiyoruz! Özür dilemeye ve istifaya çağırıyoruz!

Cumartesi akşamı Galatasaray'ımız yeni evine kavuştu, yeni evine onurlu bir merhaba dedi. Galatasaray adı ile rant sağlamaya çalışanlar, kulüp yönetiminden devlet yönetimine, büyük Galatasaray taraftarının tepkisi ile hakettikleri cevabı aldılar.

Ali Sami Yen Spor Kompleksi, şehrin ortasındaki evimiz Ali Sami Yen'imizin yerine bize tahsis edildi. Değeri yüksek olan Mecidiyeköy'deki araziyi alıp, kuşa döndürülmüş bir proje ile yeni stad yapılmış olmasına rağmen başbakan ve devlet erkanı Galatasaray Spor Kulübüne büyük bir lütufta bulunmuş gibi davranarak kendi siyasi hesaplarını hayata geçirmek istediler. Yapılan propaganda, Adnan Polat'ında katkısına rağmen Cumartesi günü kulübün gerçek sahibi Galatasaray taraftarının bilinçli tepkisi ile bir balon gibi patladı.

Bizlerin bu stad için, ne devlet erkanına, ne de Adnan Polat'a bir borcumuz var. Bu stad kimsenin cebinden çıkan para ile yapılmadı. Kendi yandaşlarına peşkeş çektiği Ali Sami Yen arazisi karşılığı yapılan stad için bizim tek borcumuz, bu stadı yapan, üçünü çalışmalar sırasında yitirdiğimiz emekçileredir. Bizler bu stad için sadece evine ekmek götürmek derdinde olan, günlerini gecelerini şantiye alanında geçiren, kimi zaman maaşını bile alamayan, iş güvenliği olmadan çalıştırılan emekçilere teşekkür ederiz.

Cumartesi akşamı yapılan protesto için Galatasaraylılığımızı sorgulayan, ancak kendi çıkarlarının söz konusu olduğunu bildiğimiz Adnan Polat'ı, Galatasaray taraftarından özür dilemeye ve istifa etmeye davet ediyoruz. Aynı şekilde Recep Tayyip Erdoğan ve tokinin başkanı olan şahsı da büyük Galatasaray taraftarından özür dilemeye davet ediyoruz.

Galatasaray Spor Kulübünün gerçek sahibi büyük Galatasaray taraftarına; Ali Sami Yen Spor Kompleksi'nin açılışında onurlu duruşunuzla kulübümüzü kimsenin kendi çıkarları, rantı için kullanamayacağını gösterdiniz. İyi günlerinde olduğu gibi kötü günlerinde de bu kulüp bizim. Yapılan ve yapılacak tüm saldırılara karşı, kulübümüzü kendi menfaatleri için kullananlara karşı, tek çıkarı arma aşkı olan bizler tek yumruk, tek yürek olarak duralım. Biliyoruzki büyük kulüp, büyük taraftar olmak, alınan kupalarla, tribünü kaplayan pankartlarla değil, zalimin önünde başını eğmeyen onurlu duruş ile mümkündür.

Korkunç ellerinle bastırıp yaranı
dudaklarını kanatarak
dayanılmakta ağrıya.
Şimdi çıplak ve merhametsiz
bir çığlık oldu ümid...
Ve zafer
artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar
tırnakla sökülüp koparılacaktır...

Yaşasın Galatasaray! Yaşasın büyük Galatasaray taraftarı!

Tekyumruk Galatasaray Taraftar Grubu


Öte yandan Karabükspor ve Gaziantepspor üzerlerine düşüyormuş gibi açıklamalar yapmış. Çok şükür ki Karabükspor'un taraftarı hemen tepkisini belli etmiş yönetimine. Büyük bir teşekkürü borç bilirim kendi adıma. Gaziantepspor'un taraftarının tepkisini bilemediğim için bir şey diyemiyorum.

Hayal kırıklıklarından devam edelim;

Abdurrahim Albayrak dün Telegol'e katıldı. Baştan aşağıya, vıcık vıcık yağ akan bir tavır sergiledi. Son zamanlarda pek sempati beslemezdim. Şimdi nefret ediyorum. Galatasaray aciz değildir. Kimsenin de affına ihtiyacı yoktur.

İnan Kıraç. Çok sözü geçen bir Galatasaraylı'dır. Fakat dün o da gereksiz şekilde özür diledi. Haşa bir kusur işledik ya padişaha. Hemen özürler dileniyor. İnan Kıraç'tan hiç beklemezdim. Muhalefet bu isimlere kaldıysa olmaz olsun.

Arda Turan. Muhtemelen başkanın talimatıyla özür dilemiştir. Fakat büyük hayalkırıklığı yarattı. Arda'yı ne kadar sevdiğimi defalarca yazmıştım burada. Hala severim ama eskisi gibi asla olmaz şu saatten sonra. Galatasaray her şeyden önce gelir benim için.

Kendine Galatasaraylı diyen bazı spor yazarları. Çekin ellerinizi kulübün yakasından. Sizin gibi rant peşinde koşan, yalakalara ihtiyacı yok bu kulübün. Karaktersizler.

Öte yandan bir de Galatasaray'a twitter'da sövüp, sonra götü yemeyen, sözünün arkasında duramayan şerefsizler de var. Adam olsalar apar topar twitter hesaplarını kapatmaz bu yalakalar. Onun bunun torpiliyle bir yere gelmiş ama zerre adam olamamışlar. O kadar erkektin kapatmayaydın twitter hesabını. Onu geçiyorum madem o kadar erkeksin çık dışarıda söyle. Yazık.

Aslında bir bakıma iyi oldu bu olay. Kim Galatasaray'ı düşünüyor, kim düşünmüyor belli oldu. Ortalara çıkıp başkan adayı olacağım diyenlerin dilleri bir taraflarına kaçmış durumdalar. Halbuki azıcık dik durabilen taraftarın desteğini alıp kongreyi götürecek. Ama nerde o yürek? Nerde o Galatasaraylılık?

Ama gün olur devran döner. Kongrede, seçimlerde bu nankör dedikleri, babası belli olmayan dedikleri, şerefsiz dedikleri taraftarı yalamaya çalışacaklar elbet. Ama o ağıza sıçmasını da biliriz.

DAYAN GALATASARAY!

11 Ocak 2011 Salı

Bu Sefer Veda Değil, Elveda!


Söylenecek ne varsa boğazda kalmıyor mu ayrılık vakitlerinde?

Galatasaray'ı kokladığımız, yaşadığımız, sarıldığımız yere veda ediyoruz bugün. Artık saatlerin bile önemi mi kaldı? 10 saat sonrası, 20 saat sonrası nedir ki artık? Yarın bu saatlerde tüm kadehler Ali Sami Yen'e kalkmayacak mı?

Hagi'nin, Hakan'ın, Taffarel'in, Mondragon'un, Kewell'ın, Arda'nın, Hasan Şaş'ın, Tugay'ın, Song'un, Capone'nin ve Prekazi'nin, Uğur'un, Cüneyt'in daha da eskilerin, adını bilmediklerimin, aklıma getiremediklerimin oynadığı stadyum kapanıyor. Neyleyim şimdi ben Hagi'nin gol atmadığı stadı? İçinde Hagi'nin sevinmediği, sinirlenmediği stadı neyleyim?

Neyleyim ben Manchester'ı, Barcelona'yı, Real Madrid'i ve daha bir çok devi harap etmediğim stadı? Yenilik güzel şey evet. Yeni stadımız çok çok güzel evet. Ama daha çıplak be abicim o stad. Daha çırılçıplak. Oysa Ali Sami Yen öyle mi? Kaç kat başarıyla, kaç kat anıyla, kaç damla gözyaşıyla örtülü değil mi? O güzel elbise kaç kişinin alın terinden, kaç kişinin mutluluk gözyaşından yapılmamış mı?

16 dakikalık kalp krizini biz o stadyumda geçirmedik mi? Ya abilerimiz? 14 yıllık çile bitsin artık bu sene diye haykırmadı mı o stadyumun betonlarında? Hangi bilmem kaç milyon yıldızlık stadyum öğretir ki Galatasaraylı olmanın ne demek olduğunu çocuklara? Hangi stadın dökülen boyasında bile kutsallık buluruz ki biz?

Her tarafı kapalı stadyumda; ıslanmadan, üşümeden "Şereftir Seni Sevmek" diye bağırmanın neresi keyiflidir? Eski Açık sarı diyemedikten sonra o stadyumda 100.000 kişi olsa ne olur?

Yeni stadımız çok güzel ama...

"Ama" bırakmasaydı keşke kalbimizde.

Adamı çok yoruyor ulan ayrılık.

Elveda Ali Sami Yen...

9 Ocak 2011 Pazar

Baros?


Bugün Kolektif Futbol blogunun twitter hesabında kullandığı bu fotoğrafı gördüm. Hakikaten müthiş komik bir fotoğraf değil mi yahu?

Efsanesin Baros.

Hazırlık Maçı | Galatasaray 3 - 0 Hannover 96


İki farklı Galatasaray gördük sahada.

Hagi ilk yarı eski oyuncularımızdan kurulu bir ortasaha düzeniyle maça başladı. Kafasındaki takımı görmek için açıkçası ikinci yarıyı bekledik. Hakan, Ayhan ve Barış'tan kurulu ortasaha mücadele anlamında iyiydi. Hatta şunu söyleyebilirim; Maçı izlemeyenler, Gaziantespor maçını akıllarına getirsin. Güzel mücadele, rakibe sahanın her alanında baskı ama pozisyon kısırlığı. Arda'nın bireysel yeteneklerine bakıyordu sahadaki takım. Arda'da 1 müthiş arapası, bir de dribling yeteneğiyle kazandırdığı penaltıyla iki gollük fırsat yaratarak kampın ona yaradığını gösterdi. Kilo vermiş Kaptan. Tatile çıkmayıp Florya'da ekstra idmanlar yaptığını biliyorduk. İşe de yaramışlar. Tabii ki müthiş değildi fiziksel olarak fakat Gaziantepspor maçından bugüne bu kadar hızlı değişmesi sadece istekli ve hırslı çalışmasının sonucudur. Kaptanı tebrik edelim.

İlk yarıya tekrar bakarsak Hakan Balta'nın burada daha evvel de yazdığım gibi bizim tüm yerli iç oyuncularımızdan daha iyi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir kere çok soğukkanlı. İkincisi ayağına hakim. Üçüncüsü ise futbolu biliyor bu adam. Bir çok hızlı hücumumuzda topu doğru yere, doğru zamanda attı. Hagi solbek olarak ıslıklanan Hakan Balta'dan, ortalama üstü bir ortasaha oyuncusu yaratmak üzere. Açıkçası solbek olarak hakikaten hiç sevmediğim, hiç beğenmediğim bir adamın ortasahada böylesine verimli oynamasına şaşırıyorum. Hagi futbol konusunda ne kadar bilgili, ne kadar geniş ufuklu olduğunu gösteriyor tekrar bizlere.

Ayhan artık pili bitmiş bir adam. İkinci yarı oyuna giren ve takımın vitesini bir anda yükselten Culio'nun yedeği olur sadece. Culio'dan da bahsedeceğiz. Barış ise bana göre her daim kadroda durabilir. Agresif, sürekli rakip cezasahasına koşu yapabilen ve neredeyse yorulmayan bir adam. İlk 11 için kesinlikle yetersiz fakat eldeki diğer içler arasından sıyrılıyor bazı özellikleriyle. Yani Barış gideceğine Sarp veya Ayhan'ın gitmesini, hatta ikisinin birden takımdan gitmesini tercih ederim.

Bu arada yeni bir isim vardı ilk 11'imizde; Bilal Özhan. Ortasaha olarak gösteriliyor Galatasaray'ın resmi sitesinde. Fakat Hagi onun hızını ve top tekniğini düşünerek forvete yerleştirmiş. Bu da Mehmet Batdal'ın tamamen gözden çıkarıldığını gösteriyor. Dün zaten hiç oyuna girmedi Mehmet. Bilal ise oyunda kaldığı süre boyunca hem rakibe yaptığı baskı, hem de ortasahaya yaklaşarak arkadaşlarının pas alışverişine yardım etmesiyle öne çıktı bana göre. Daha çok çalışması gerekse de fiziksel olarak pek açığı olmaması iyi bir durum. Öte yandan neredeyse adını duymadığımız, hatta A2 takımının yedek ortasahalarından biri olan bu oyuncunun santraforda yeni bir kimlik kazanması çok çok iyi. Yine Hagi'nin güzel bir buluşu diyebiliriz. Bana göre Baros'un yokluğunda Pino, Kazım ve Anıl'dan sonra gönül rahatlığıyla sahaya sürülebilir bu oyuncu. Mehmet'i saymadım çünkü Mehmet çalışmak yerine yerinde saymayı tercih ettiğini gösterdi bizlere. Umarım takımdan ayrılır ve sürekli süre alabileceği bir yerde, kendini geliştirmek için çalışarak Türk futboluna katkıda bulunur.

Maçın ikinci yarısına baktığımızda özellikle Culio oyuna girdikten sonra, Cana ortasahaya geldikten sonra Galatasaray'ın baskısını ve topla oynama arzusunu arttırdığını gördük. Tabii ki rakibin maçın büyük bölümünde 10 kişi kalması önemli bir ayrıntı ama bu hazırlık maçı ve bizim ne gibi hücum organizasyonları, ne gibi savunma organizasyonları yapacağımız çok çok önemliydi. Bunları görmek adına iyi bir maç oldu zaten. Şunu söyleyebilirim ki Galatasaray ligin ikinci yarısında sahayı enine kullanan, hızlı hücum organizasyonları yapan ve çok agresif oynayan bir takım olacaktır. Eğer iyi bir forvet kazandırabilirsek bu takıma ki ismi geçen Mutu harika olurdu, ben gönül rahatlığıyla 17 maçtan 10 galibiyet çıkarabilecek bir takım olabileceğimizi düşünüyorum. Zaten Hagi'de maç sonunda forvetin şart olduğunu söyledi.

İkinci yarıda dikkat çeken isimlere dönersek;

Emre Çolak fizik kuvvetini geliştirmek için antrenmanlar yaptığını söylemişti. Şunu diyebilirim ki bu konuda ciddi ciddi gelişiyor. Kuvvet olarak daha var ama bacakları müthiş hızlanmış. Rakipten olabildiğince çabuk sıyrılıyor. Bu da fiziksel dezavantajını ortadan kaldırıyor zaten. Bir diğer konu ise diğer maçların aksine daha çok paslı oynaması. Böyle oynadığı sürece hakikaten çok yararlı olur. Zaten olmadığı sürece Galatasaray'da da oynayamaz. Büyük bir yetenek. Hagi de çok üstüne düşüyor. Umuyorum ki çok iyi bir ortasaha kazanacağız.

İkinci yarı özellikle Culio'nun oyuna girmesiyle performansını arttıran Insua'yı da yazmadan geçmeyelim. Bana göre geldiği ilk maç gibi hiçbir zaman oynamamıştı, ta ki düne kadar. Hem bindirmeleri, hem pas alışverişine katkısıyla çok iyiydi. Savunmada zaman zaman adamını kaçırsa da Hagi'nin de kendisinden hoşnut olduğunu söylemesi maç sonunda sıkışık solbek rotasyonu için iyi bir işaret. Çağlar'ın sakatlandığı göz önüne alındığında oraya gayet canlılık getirebilir. Yine de benim solbek için bir numaralı adayımın Çağlar olduğunu söyleyeyim.

Aydın da hakikaten şaşılacak kadar iyi oynadı. Bu sene daha bir kıpırdandığını biliyoruz. Tabi hep umutlanıyoruz ama istikrar maalesef sıfır. Daha canlıydı bu maç. Özellikle savunma arkasına koşu yapmayı öğrendiğini görmek iyi bir durum. Bir kanattan diğerine çapraz paslarla hızlı hücumu çeşitlendirdiğimiz düşünüldüğünde Aydın ligin ikinci yarısı bir kaç gollük performans gösterebileceğini düşünebiliriz. Umuyorum ki şu maçtaki oyununu devam ettirir.

Son olarak yeni transfer Culio'dan bahsedelim;

Yıllardır oraya yapmadığımız türden bir transfer. Zaten hemen kendini belli etti. Topla hücuma çıkan, pasını verdikten sonra boşluklara hareketlenen ve oyun zekası hakikaten beklediğimden iyi çıkan bir adam Culio. Üstelik agresif de bir oyuncu. Yani alıştığımız yumuşak iç oyuncularından da değil. Sonunda iki yönlü bir oyuncumuz olduğu için sevinmeliyiz. Umarım bu maçtaki oyununu devam ettirir. Hakikaten yıllardır ileri pas atma becerisine sahip olmayan oyunculardan sonra ilaç gibi geldi Culio.

Yazıyı bitirirken bir de Kazım'dan bahsedelim. Gol dışında ahım şahım katkı yapmadı. Fakat gol esnasında hem savunmadan kurtuluşu ve boş bölgeye attığı depar, hem de gol vuruşu birinci sınıf işler. Zaten yeteneğinden kimsenin şüphesi yoktu. Sorun istikrarı, sorun sahadışı hareketleri. Umuyoruz ki sadece futboluna bakacaktır.

Sonuç olarak fena olmayan, güzel ışıklar veren bir maç izledik. Culio'ya ve Kazım'a hoşgeldiniz dedik. Bilal Özhan'ı not aldık. Aydın'dan umutlandık. Insua'nın performansıyla yüzümüz güldü. Sabri'nin golüyle ise yerimizden zıpladık. İnanılmaz bir goldü. Hem hazırlanış, hem bitirişiyle hakikaten müthişti.

Tebrikler Aslanlar, tebrikler Hagi.

Darısı lige olsun.

8 Ocak 2011 Cumartesi

Türkiye'de Değişen Karakterler


Bugün twitter'daki bir yazı sonucu aklıma düştü bu konu. Bazı yabancı oyuncuların Türkiye'de sorumluluk alarak oynamaları, takıma bizim deyimimizle "abilik" yapmaları.

Akıllara hemen Galatasaraylı olduğumuz için Kewell, Mondragon geliyor mesela. Kewell'ın hep sorunlu bir oyuncu olduğunu duyduk. Çok agresif bir oyuncunun burada müthiş bir karaktere bürünmesi, bir nevi pazubandı olmadan kaptanlık yapması hakikaten büyük bir değişimdir. Mesela Hamburg deplasmanında savunmaya kendi isteğiyle geçmesi, Sabri'yi koruması, takım kötü giderken inadına performansını yükseltip skor katkısı yapması hep bunun göstergesi. Burada O'na gösterilen sevginin, saygının, ilginin bir dışavurumu olarak görüyorum bu karakter değişimini. He iyi mi oluyor? Tabii ki de çok iyi oluyor.

Mondragon'un da ilk geldiği sene ile giderken kafamızda bıraktığı o anılar hep bu durumun göstergesi. Takımını savunması, kalede her daim iyi performans göstermesi, gerekirse tek başına rakiple savaşması(Bkz: Liverpool - Galatasaray), saha dışındaki hal ve hareketleri vs. Metz'de böyle bir kaleci değildi Mondragon. Burada takım ve ülke uyumuyla bir anda kaptan gibi hareket etmeye, ona göre oynamaya başladı. Keşke kalede olsaydı Mondragon diye boşuna söylemiyoruz mesela. Büyük karakterdi. Sorun çıkardığı da oldu ama geneline bakarsak müthiş bir değişimi görebiliyoruz.


Fenerbahçe'nin de böyle oyuncuları oldu. İlk akla gelen Hooijdonk. Her zaman için müthiş bir oyuncudur, gittiği takımlarda çok çok büyük katkılar yapmıştır. Fakat Türkiye'de 10 oyuncuyu sırtlayıp şampiyon yaptığını, saha içindeki teknik direktör olduğunu, sadece gol atmayıp asist de yaptığını, en zor zamanlarda tek başına maç kazandıracak kadar hırslandığını hepimiz biliyoruz. Hooijdonk denince saygı duymamızın sebebi sadece attığı goller değildi. Sahada ruhuyla oynadığını bilirdik. Ben Galatasaraylı'yım. Şu ana kadar iki Fenerbahçeli oyuncu beni çok etkiledi. Biri Hooijdonk'tur, diğeri Rapajic. Rapajic'in de Hooijdonk kadar olmasa da Türkiye'de değiştiğini söylemek mümkündür. Efsane oynadığı maçlar vardır. Ama bu efsanelik muazzam sol ayağından olduğu kadar sahadaki duruşundan dolayıdır.


Beşiktaş ise Zago, Ronaldo gibi oyuncularda bu duruşu gördü. Bu sene başında gelen Guti ve Quaresma koşar adım bu yolda ilerliyorlar. Guti her zaman bir efsanedir. Fakat Beşiktaş'ta oynarken sahaya yaydığı enerjiyi daha önce hiç görmedim açıkçası. İbrahim Üzülmez'den, Necip'e kadar herkesin saha içinde saygı duyduğu bir oyuncu oldu Guti. Üstelik Beşiktaş için oynamaya çok hevesli olduğunu da her daim anlıyoruz. Sene sonuna kadar bu karakter tamamen erişeceğini ve ipleri tamamen ele alacağını düşünüyorum. Diğer isimse Quaresma. Inter, Barça ve Chelsea gibi kötü zamanlar yaşasa da Porto'da nasıl oynadığını ve nasıl oynatıldığını biliyoruz Quaresma'nın. İlk geldiği gün yazmıştım Quaresma'nın ilacını: Sorumluluk! Quaresma'ya takımın hücum anahtarını verirsen, o da sana potansiyelini tamamen yansıtmaya çalışan bir oyuncu olarak geri döner. Schuster'in müthiş anlaştığını düşünüyorum Quaresma'yla. Fakat en önemli değişiklik Quaresma'da müthiş şekilde takımı için oynamaya başlaması. Ben hayatım boyunca Quaresma'nın kaptırdığı topu 70 metre kovalayıp tekrar çaldığını görmedim.


Daha bir çok böyle örnek var aslında. Şota'nın Trabzonspor'a yaptığı katkıları, Kratochvil'in Denizlispor'a ve Türk futboluna verdiklerini ve şimdi daha aklıma gelmeyen onlarca yabancıyı sayabiliriz. Bazı oyuncular verilen sorumluluk sonucu hakikaten enteresan bir değişim geçiriyorlar. Alex gibi, Hagi gibi örnekleri onların doğuştan lider olduklarını düşündüğüm için yazmadım.

Umarım bundan sonra gelecek yabancılar da aynı şekilde oynar ve gerçekten takımlarına ve Türk futboluna katkı yapar.

7 Ocak 2011 Cuma

Gol Olur!


Bugünkü sabah antrenmanından bir kare. Topun gidişatı gol olacağını haykırıyor sanırım. Ligin ikinci yarısı daha çok görürüz böyle kareler umarım.

Çok yaşa sen Pino!

6 Ocak 2011 Perşembe

Yeni Forma: 64 Ruhu




Galatasaray dördüncü ve son formasını tanıttı. Beklenildiği gibi sarı kırmızı çubuklu ve siyah şorttan oluşuyor. Açıkçası parçalı formadan sonra en güzel forma olmuş bana göre.

Hayırlı ve uğurlu olsun.

DraCULIO


Cluj taraftarının Culio için açtığı pankart. Çok hoşuma gitti. Bloga eklemek istedim.

Juan Emmanuel Culio Galatasaray'da!


Büyük ihtimalle ismi geçen ama yatan Biglia hamlesinden sonra Culio'ya imza attırıldı. Bir çok yerde sol kanat bu, niye alıyoruz sol kanat diye yırtınılsa da göbekte ve kanatlarda oynayabilen bir adam Culio. Bunu belirtelim.

Daha fazlasını ise ben yazamıyorum. Çünkü bilgim pek yok. Romanya'nın en iyi futbolcularından biri olduğunu söylüyorlar. Klasik Arjantinli gibi değilmiş. Agresif, azimli bir ortasahaymış. Zaten bizim o bölgede Hakan Balta bile Ayhan, Sarp ve Barış'tan iyi performans sergiliyorsa Culio için gönül rahatlığıyla takıma katkı yapar demek çok zor değil.

Bu sene CL performansı ise iç açıcı. 6 maç; 1 gol, 4 asist. Zaten takımının yanılmıyorsam 6 gol attığını düşünürsek gayet iyi bir rakam çıkıyor ortaya. Tabii yine de bunlar soru işaretlerini gidermiyor kafadaki. Çok eleştiri alacaktır, çok fazla aşağılanacaktır bu transfer de. Galatasaray taraftarının alışkanlık haline getirdiği hadise bu çünkü. Yine de biraz izlemek, sonra karar vermek gerektiğini düşünüyorum.

Bonservis olarak 2 milyon € ödenecekmiş Cluj takımına. Bu senenin ikinci yarısı sadece 250.000 € alacak Culio. Daha sonra 700.000 €'ya kadar çıkacak parası. Bu da Pino'yla hemen hemen aynı fiyata oynayacağını gösteriyor. Ben bu tip tanınmamış oyuncuların transferlerine hep daha fazla heyecan duyarım. Umarım çok iyi katkı yapar ve Galatasaray taraftarına, Pino'nun yedirdiği gibi, ettikleri lafları yedirir.

Hayırlı olsun.
Açıklanacak Özel Durum/Durumlar:

S.C.S Fotbal Club CFR 1907 Cluj S.A. oyuncularından Juan Emmanuel Culio ile anlaşmaya varılarak sözleşme imzalanmıştır. Varılan anlaşmaya göre oyuncunun S.C.S Fotbal Club CFR 1907 Cluj S.A. 'ya 2.000.000 Euro, oyuncuya ise 2010-2011, 2011-2012, 2012-2013, 2013-2014 sezonları için sırasıyla 250.000 Euro, 600.000 Euro, 700.000 Euro, 700.000 Euro sabit transfer ücreti ve 8.000 Euro, 10.000 Euro, 10.000 Euro, 10.000 Euro değişken transfer ücreti ödenecektir.

Juan Emmanuel Culio Kimdir?

Juan Emmanuel Culio, 30 Ağustos 1983’te Arjantin’de doğdu. 2002 yılında Arjantin’in Flandria takımında profesyonel kariyerine başladı.

Burada iki sezonda 44 maça çıkıp 19 gol atan genç oyuncu, 2004’te Almagro’ya transfer oldu ve bu takımda oynadığı bir sezonun ardından kariyerinin ilk büyük basamağını tırmadarak Independiente’ye transfer oldu. Ancak burada istediği oranda şans bulamayınca, Racing Club’a transfer oldu. Culio, genç yaşının da etkisiyle bu kulüpte de istediklerini gerçekleştiremedi. 2007 yılında şansını bir başka ülkede deneme yoluna giden Arjantinli, Şili’nin Deportes La Serena takımına gitti ve sergilediği başarılı performansla Avrupa’nın yükselen kulüplerinden CFR Cluj’ün dikkatini çekti. Aynı yıl Romanya’ya transferi gerçekleşen Culio, 2007 yılından bu yana Cluj formasıyla mücadele ediyor.

Cluj’daki ilk sezonunda ligdeki 34 maçın 32’sinde toplam 2571 dakika (%84) forma giyen Culio, bu maçlarda bir gol atarken, bir kırmızı ve altı da sartı kart gördü. Cluj orta sahasının her bölgesinde forma giyen Arjantinli, devamlılığı ve taktiksel esnekliğiyle beğeni topladı.

2008-09 sezonunda Romanya Ligi’nde 29 maça çıkan Culio, sezon boyunca tam üç kez teknik direktör değiştiren takımında yine yeri değişmeyen isimlerin başında geliyordu. Bu maçlarda bir gol atan oyuncu, Şampiyonlar Ligi’nde ise takımının tek galibiyetini aldığı Roma maçında attığı iki golle zaferin mimarı oldu.

2009-10 sezonuna geçildiğinde de istikrarından bir şey kaybetmeyen Culio, tamamı ilk 11’de olmak üzere 28 maçta görev yaptı. Aralık ayına kadar orta alanın çeşitli bölgelerinde görev verilen çalışkan oyuncu, daha sonra sol kanada yerleşti ve bu bölgede forma giymeye başladı. Sezonu bir kez daha tek golle tamamlayan Culio, sekiz de sarı kart gördü.

İçinde bulunduğumuz sezonun ilk yarısındaki tüm maçlarda forma giyen Arjantinli orta saha, buradaki iki gol dört asistlik performansının yanı sıra Şampiyonlar Ligi’nde de gol ve asistleriyle takımının skor yükünü çeken en önemli isimlerden biri oldu. Grubun ilk maçında Basel önünde alınan 2-1’lik galibiyete iki asistle katkıda bulunan Culio, Roma mağlubiyetinde atılan tek golde de yine verdiği pasla pay sahibiydi. Üçüncü maçta Bayern’e 3-2 mağlup olan Cluj’ün gollerinden birini atan 27 yaşındaki oyuncu, 1-1 berabere biten son maçta Roma filelerine 88. dakikada atılan golde servisi yapan isimdi. Şampiyonlar Ligi’nde bu sezon Cluj’ün attığı 6 golün 5’inde rol oynayan Culio, mücadeleci, agresif ve zeki futboluyla ön plana çıkıyor.

4 Ocak 2011 Salı

Colin Kazım Galatasaray'da!


Haberin dedikodusu dönerken inanmamıştım. O yüzden yazmadım hatta. Şimdi gerçek oldu. Üç buçuk yıllık bir sözleşme imzalandı. Şu an sadece gülüyorum. Ne sinirim var, ne isyan halim. Sadece gülüyorum. Kadroyu gözümün önüne getiriyorum gülüyorum.

Yalnız şu acı gerçeği de yazmadan edemiyorum;

Kazım Kazım'dan iyi bir tane sağ kanadımız yok. Bu hakikaten acı bir gerçektir işte. Kazım fizik olarak futbolculuk için ideal. Anelka kadar en az üstelik. Yetenek olarak ise Aydın ve Serdar'dan çok daha farklı ve iyi bir oyuncu. İstikrar olarak ise Serdar ve Aydın'la neredeyse aynı olmasıdır onu bu kadar istenmeyen adam kılıfına sokan.

Tabii ki performans gösterseydi, gece hayatı, yaptıkları, gördüğü kırmızı kartlar arkaplanda kalacaktı. Cristiano Ronaldo gibi Kazım. Gece hayatı çok ama kendine bakıyor. Vücudunu koruyor, kilo almıyor. Fakat Cristiano Ronaldo Real'i taşırken Kazım 5-6 maçta 1 iyi performans sergiliyor. Zaten sürekli iyi performans sergilese muhtemelen ayrılmayacaktı Fenerbahçe'den. Biz de böyle bir adamı kadroya katmayacaktık tabi. Bizim filtremiz başka.

Bu arada Kazım'la birlikte gelen Berk'i de unutmayalım. Gaziosmanpaşa'dan, hatırı sayılır bir parayla(400.000 TL) transfer oldu. 16 yaşında. Forvet oynuyor. Umarım bütün bu kötülüğün, karanlığın arasında kaybolmaz, harcanmaz. Gerekirse direkt A2 takımıyla oynasın da yıpranmasın çocuk. Çok yetenekli olduğunu söylüyorlar. Verilen para da bunu doğruluyor.

Son olarak Anıl Dilaver'le 4 yıllık anlaştığımızı da belirteyim. Hakediyor şansı. İyi kullanır umarım.

Ne diyelim;

Dayan Galatasaray.

Duyuru

"Profesyonel futbol oyuncusu Berk İsmail Ünsal ile 2010-2011 sezonunun ikinci yarısından başlamak üzere 2012-2013 futbol sezonu sonuna kadar sözleşme imzalanmıştır."

"Galatasaray Profesyonel Futbol Takımı oyuncumuz Anıl Dilaver'le olan sözleşmemiz 2014-2015 futbol sezonu sonuna kadar uzatılmıştır. "

"Profesyonel futbol oyuncusu Kazım Kazım ile 2010 -2011 sezonunun ikinci yarısından başlamak üzere 2013-2014 futbol sezonu sonuna kadar sözleşme imzalanmıştır."

Oyuncumuz Kazım Kazım'ın bu akşam Galatasaray'ın Antalya'da süren kampına katılması bekleniyor.

Galatasaray Sportif A.Ş.