8 Mart 2011 Salı

Galatasaray - Karabükspor | Beşiktaş - Trabzonspor


Hemen Galatasaray'la başlayalım.

Önce Gaziantepspor, ardından Karabükspor. Hatta bunlardan bir seviye altı oynayıp 3-1 kaybettiğimiz İ.B.B maçı...

Bunların hepsinin işareti tek. Galatasaray psikolojik olarak, özgüven olarak bitmiş durumda. İ.B.B bizim sahaya 2-3 kere gelip 3 gol attı. Top oynayamamıştı tüm maç üstelik. Gaziantepspor neredeyse şut bile çekemeden Galatasaray'ı eledi. Tüm maç Galatasaray'ın pozisyonlarıyla geçti. Şimdi Karabükspor neredeyse topu bile ayağına almadan 1 puanı götürdü.

Bu etmenler sezon içinde değişmez. Bu sebeple şimdilik biraz erteleyelim işin bu kısmını sahadaki farklılıklara bakalım. Birincisi Hagi sanıyorum ki artık Serkan'a yeterince şans verdiğini düşündü ve oyuncunun bunları değerlendiremediğini gördü. Yani tamamen adil bir şekilde formayı aldı. Sabri'nin yokluğunda Neill sağbeke geçti. Ortasahadaki boşluğu Ayhan, Barış ve Sarp ile dolduramazdı Hagi. Üstelik Neill kadar hızlı düşünen bir ortasaha oyuncusu da yok elinde. Bu yüzden 4-3-3'ten, 4-2-3-1'e döndü. Cana'nın yanına Culio'yu çekerek Cana'nın toplu oyundaki eksikliğini Culio ile dengeledi. 4-2-3-1'deki 3'lünün ortasında oynayabilecek tek adam olan Stancu'yu forvetin arkasına, soldaki boşluğa ise Gaziantep maçında sonradan girip çok iyi katkı veren Yekta'yı koydu. Tabii ki Gökhan Zan da kadroya girmiş oldu ve bana göre iyi oynadı hemen ekleyelim bunu.

Yani sahaya çıkan kadro eldeki isimleri düşündüğümüzde en doğru, en kusursuz kadroydu. Bu da Galatasaray'ın tüm maçı domine etmesi olarak geri döndü. Açıkçası Karabükspor'un puan çıkarması biraz hakem, biraz bizim beceriksizliğimiz. Hakem yüzde yüz bir penaltımızı vermedi ki bu sene bakmayın kötüyüz diye hakem konuşulmuyor bizim maçlardan sonra. Oysa ki bu sene Galatasaray'ı kötü oyun kadar yıkan bir diğer etmen rezalet hakem kararlarıdır. Verilmeyen onlarca penaltı, hatalı hakem kararları sonucu yediğimiz onlarca gol var. Bu sene Galatasaray'ı mahvettiği kadar kimseyi mahvetmemiştir hakemler.

Maça dönelim tekrar;

Galatasaray klasik bir TT Arena başlangıcı yaptı yine. Hemen baskı, hemen tempo bunun sonucunda Kazım'ın verilmeyen bariz penaltı pozisyonu geldi. Bu dakikadan sonra Galatasaray zaman zaman tempoyu arttırdı, zaman zaman top çevirdi. Yani oyunu istediği gibi oynadı. Fakat son 20-25 metrede karar yanlışları çok yaptı. Şut yerine pas tercihleri, pas yerine dribbling tercihleri bir çok pozisyonu tehlikeli pozisyondan gole çevirmemizi engelledi. Yani bir nevi kendi kendimize çelme takmış olduk.

Bu böyle ne kadar gider bilmiyorum. Oyun olarak düzelme zaten var ama şu psikolojik eşikleri bir türlü geçemiyoruz takım ve taraftar olarak. Tabii ki geçmek için kazanmak, üstüste 4-5 maç kazanmak en kolay, en sağlıklı yol ama biraz da şansa ihtiyacı var Galatasaray'ın önümüzdeki sezona sağlıklı ve daha az masraf yaparak başlaması için.

Zira böyle giderse bu oyuncuların mental formunu zirveye çekmek mümkün olmayacak.


Beşiktaş - Trabzonspor maçı enteresan bir maç oldu.

Önce maç çok hareketli başladı, sonra durdu. Daha sonra Beşiktaş çok tehlikeli oldu, durdu. Bu sefer Trabzonspor sazı eline aldı. Ortaya düştü sonra maç. Bütün 90 dakika bu tip gelgitlerle geçti zaten.

Birincisi hem Trabzonspor, hem de Beşiktaş bana göre doğru ilk 11'lerle sahadaydı. Maç bu yüzden çok çekişmeliydi. Serkan'ın gereksiz kırmızısından sonra Piotr'ı sağa çekti Şenol Güneş. Bu hamle Simao'yu durdurdu belki ama TS'nin ortasahasından bir adamı da eksilttiği için Beşiktaş ortasahayı ele geçirdi.

İşin açıkçası maçın skorunu teknik direktör Schuster'in devre arasında, bana göre çok kötü hamlesi belirledi. Schuster ikinci devreye Nobre - Fernandes değişikliğiyle başladı. Maç sonunda Trabzonspor 10 kişi kaldığı için bu değişikliği yaptım dedi. Yani bir karar aldı ama bence 10 kişi kalan bir takıma karşı ortasahaya Necip ve Guti'ye, yani topsuz oyunda sadece Necip'e bırakarak maçı ortaya attı. Selçuk ile Colman hemen orayı işledi TS pozisyonlar bulmaya başladı bu sebeple. Oysa bana göre yapması gereken maça aynen devam etmek, sürekli pas yapıp TS'nin 10 kişi kalmasından dolayı oluşan dezavantajı gole çevirmekti. Fakat sabredemedi Schuster ve oyun gelgitler içinde ilerlemeye devam etti.

Önce Bobo, Onur'un büyük hatasıyla golü buldu. Ardından TS hemen Ceyhun'la cevap verdi ve Sivok en az Serkan kadar gereksiz yerde, 2 dakika içinde 2 sarı görüp maçı tamamen TS lehine çevirdi. Evet Simao'nun bir golü verilmedi ama maç bariz şekilde TS lehine döndü doğrusu. Nitekim önce Burak yüzde yüzlük bir golü atmak yerine penaltıyı düşündü. Daha sonra çok zor bir pozisyonda, çok güzel yere vurup maçı Trabzonspor'a getirdi.

Burak'ın penaltı pozisyonu bana göre tartışılabilir. Bence Burak golden çok, penaltı ve kırmızı kartı düşündü. Aksi halde düşse bile kalkıp tekrar vurabilecek kadar zamanı vardı diye düşünüyorum. Burak hızlı bir adam çünkü. O ikinci ağır hamleyi yapamayacak kadar ağır olamaz. Böyle pozisyonlarda golü düşünmesi kendisi için en doğrusu olacaktır. Üstelik maalesef kendisinin hakederek insanlara kazandırdığı bir önyargısı var. Sürekli kendini yere attığından artık hakemler 2, hatta 3 kere düşünüyorlar faul için. Umarım en kısa zamanda vazgeçer. Bu kadar üst seviyeye çıktığı bir sezonda, bu tip davranışlar performansın devamını engeller çünkü. Üstelik sempatik değil, antipatik olursunuz.

Sonuç olarak Trabzonspor 3 puanı alıp, şampiyonluk için koşmaya devam etti. Fenerbahçe de bu arada Gençlerbirliği'ni yendiği, Bursaspor ise yine puan kaybettiği için sanki yarış 2 takıma düşmüş gibi gözüküyor şu anda.

FB ve TS arasındaki yarış ise daha yeni başlıyor diyebiliriz.

Hiç yorum yok: