1 Kasım 2010 Pazartesi

Galatasaray 2 - 1 Antalyaspor

Hagi sanırım çoğumuzu şaşırtarak Fenerbahçe maçındaki dizilimle sahaya çıktı. Şaşırtmasının sebebi iç sahada Pino 2. forvet, Batdal santrafor diye beklememizdi galiba. Fakat Hagi iyi oynayan sisteme, sistemine sadık kaldı.

Galatasaray'ın eksikleri çok bildiğimiz gibi. Bu maçta grip nedeniyle oynamayan Elano dışında, Arda, Baros ve Kewell gibi takımın temel direkleri sayılabilecek futbolculardan yoksun oynamakta. Bu da bilhassa hücum anlamında Galatasaray'ın seçeneklerini çok çok kısıtlıyor. Hagi bu dönemi 3'ü defansif olmak üzere 5 ortasaha ile maçı tutarak, gol yemeden bulabileceği gollerle mümkün olduğu kadar çok puan toplayıp geçmeyi düşünüyor. Tıpkı Rijkaard'ın üstüste 4 galibiyet aldığı haftadaki gibi. Fakat fark takımın çok çok agresif oynaması. Bunun sebebini ise oyunculara sormak lazım.

Bunları geçip maça dönelim;

Galatasaray maça çok çok süratli başladı doğrusu. Ben hiç beklemiyordum, muhtemelen bizim taraftarlarımızda beklemiyordu çünkü ilk 20 dakika muazzam bir destek verdiler bu durumun şevkiyle. Yani şöyle diyebiliriz; Galatasaray'ın ilk 20 dakikadaki temposu taraftarı ateşledi. Normalde tam tersi olması gerekirdi. Fakat Galatasaray bu periyot süresince golü çıkaramadı. Daha sonra Antalyaspor boşuna 17 puan toplamadığını gösterircesine güzel bir oyun oynamaya başladı. Direkt toplarla rakip yarısahaya geçip; Tita, Necati ve Veysel üçlüsüyle, ortasahadan yanaşan 2 oyuncunun katılımıyla oluşan 5 kişilik hücumlarını izledik. Kimi zaman kısa paslar, kimi zaman kanat ortalarıyla güzel bir oyun oynamaya başlıyordu ki Galatasaray'ın golü geldi. Bu gol Galatasaray'ın rakibe bıraktığı oyunu tekrar ele geçirmesine yaradı doğrusu. Zaten hemen ardından Pino'nun golüyle Galatasaray iyice rahatladı. Hatta Misimovic'in pasına Neill dokunabilseydi ilk yarıda 3 gol bulup, muhtemelen ikinci yarıda çekeceği sıkıntıları çekmeyecekti.

İkinci yarı Galatasaray'ın hem Antalya, hem de kendi yaptığı temposuna dayanamayacağı belliydi. Cana'nın yorulmasının ardından takım iyice geriye çekildi. Bu da topu Antalyaspor'un ayağına verdi. Bu oyun Antalyaspor'a gol getirebilirdi ki Musa Nizam'ın hakikaten garip ve kaleci hatası golüyle gol de geldi. İkinci golün de geleceği belli gibiydi. Böyle devam eden oyunu değiştirmek için oyuncu değişikliği şarttı doğrusu. Hagi de iyi bir hamleyle Emre Çolak - Cana değişikliğine gitti. Bu değişiklik Misimovic'i göbeğe atarken Emre'yi sol çizgiye yakın oynamaya itti. Esasen daha kırılgan bir adamı oyuna sürmüş gözükse de Hagi, topu Galatasaray'da tutarak, yani en güzel savunma yöntemi olan topa sahip olmayla Antalyaspor ataklarını önce yavaşlattı, sonra durdurdu. 70'ten sonra oyun tekrar Galatasaray'ın istediği tempoya döndü. Galatasaray topa sahip olmaya başladı, Misimovic'in de etkili oyunuyla pozisyonlar buldu.

85'ten sonra ise skoru koruma psikolojisiyle takım iyice gömüldü. Bu baskının bir diğer sebebi ise Bünyamin Gezer'in saçmasapan faullerle topu Antalyaspor'a vermesi. Bünyamin Gezer'in böyle maçlarına alışkınız gerçi artık. Klasik hamleleridir bunlar. Antalyaspor bu baskıdan 2 tehlikeli pozisyon çıkardı. Özellikle ilk yarı sakatlanan Serkan'ın yerine giren Ali Turan'ın ofsayt diye durakladığı pozisyon hakikaten çok tehlikeliydi. Bir defans oyuncusu sadece oyuna konsantre olmalı. Maçın hakem kararlarına değil. Ali Turan'ın bir türlü sene başındaki kötü oyunundan kurtulamaması çok kötü. Serkan'ın da sakatlandığını düşünürsek şans bir şekilde bulacaktır ve artık Ocak ayında gitmek istemiyorsa bu şansı değerlendirmek zorunda.

Maç bizim istediğimiz ve ihtiyacımız olduğu gibi bitti. Bu maçın diğer bir önemi ise takımın özgüven kazanması. Önce Fenerbahçe'ye karşı oynanan güzel oyun, ardından ligin hakikaten kadrosuyla ters orantılı oyunuyla Antalyaspor maçlarından 4 puan çıkarıp, şampiyonluktan kopmamak iyi bir güven getirir. Fakat asıl maç Trabzonspor'la oynanacak maç şu an için. Çok çok zorlu 4 maç bekliyor bizi. Trabzonspor ise bu dörtlü arasında en çetin ceviz. Hem oyunu, hem teknik direktörleri düşünüldüğünde Fenerbahçe maçından çok daha zor geçeceğini tahmin etmek zor değil. Bana Fenerbahçe maçındaki dizilişe Baros'un eklenmesi ideal bir tercih olacaktır. Fakat Fenerbahçe maçındaki rakipten daha iyi takım oyununa sahip bir ekiple oynayacağımız unutulmamalı.

Umarım alnımızın akıyla şu 4 maçtan çıkarız.

Hiç yorum yok: