13 Ekim 2010 Çarşamba

Yeniden Milli Takıma Dönmek


Günümüzde futbolda başarılı bir çok başarılı ülke, Milli futbol takımlarını kulüp takımı gibi yönetme esasına dayalı olarak bu başarıları elde etmiştir ve etmektedir. Almanya, İspanya gibi çok çok sağlam iki örnek günümüzde varken, 2002 Dünya Kupası'nda da Galatasaray ağırlıklı bir kadronun neler yaptığını hatırlıyoruz.

Fatih Terim'in yaptığı, Hiddink'in devam ettiği düzen ise artık kesinlikle işlemiyor. Muhteşeme Euro 2008 heyecanından sonra zaten buraya geleceği belliydi doğrusu. Zira o turnuvada son oynadığımız Almanya maçı hariç hiç top oynamamıştık. Bize maçları getiren şans mıydı peki? Kusura bakmayın ama sadece şans olduğuna inanmak aptallıktır. Bize o maçları getiren, maçın son düdüğüne kadar pes etmeyen takım ve Fatih Terim'in müthiş oyun hamleleridir. Zaten neredeyse en vasat kadroya sahip milli takımı yarı finale çıkarmak başka türlü olmazdı ki bu hamleleri yüzünden Euro 2008'in en başarılı teknik direktörlerinden oldu, konferanslar verdi.

Fakat bizim futbolcumuz maalesef profesyonel değil. Büyük kulübe geldiğinde geliştirme gösteren futbolcu sayımız ne kadar acaba? Mesela Galatasaray'da Mustafa Sarp. İlk geldiğinde bir çıkış yaptı, kadroya girince oyunu gün geçtikçe kötüleşti. Mesela Aydın Yılmaz. Büyük umutlar bağlandı, kimsenin, çoğu genç oyuncunun göremeyeceği desteği gördü fakat kendini bıraktı. Fenerbahçe'de milyonlarca Euro para verilip alınan Mehmet Topuz güzel bir örnektir. Bir diğer yandan Arda'yla kıyaslanan, Arda'dan büyük olan Özer'in hali ortada. Beşiktaş'ta ise İbrahim Toraman ve İbrahim Üzülmez gibi iki transfer örneği duruyor. Kendilerini bir üst seviyeye çekmiş adamlar bunlar. Bu işi yapabilenler düşünüldüğünde Galatasaray'da Servet bir numaralı örneklerden biridir, Avrupa'ya transfer olan Mehmet Topal'da güzel bir örnektir. Fenerbahçe'de ise Gökhan Gönül ilk akla gelen isim. Volkan Demirel'in de gösterdiği çıkış müthiş. Kartalspor'dan gelip bu seviyede top oynuyor şimdi.

Fakat bu adamların bile bir doyumu var maalesef. O da bugün geldiğimiz noktadır. Gökhan Gönül'ün Zico'nun Fenerbahçe'yle çok çok iyi işler yaptığı seneden sonra göstermiş olduğu ekstra bir performans yok. Keza Volkan Demirel'de gün geçtikçe daha da kötüye gitmekte. Servet'in mental sorunları tavan yapmış durumda vs. Bu durum ise direkt olarak kulüp takımı zihniyetiyle hareket eden Milli takımımız etkiliyor. Nasıl etkiliyor peki?

Birincisi eskisi gibi Milli takıma seçilmek için formlarını yükselten, o form düzeyinde kalan oyuncular yok. Nasılsa seçilemeyeceğini bildikleri için Milli takım hevesi de kalmıyor bu oyuncularda. Mesela İbrahim Üzülmez'in Evra gibi oynayıp hala yedek dahi olsa milli takıma alınmaması gibi. Bu durum Milli takımdaki oyuncular için de etkili. Mesela bir oyuncu Milli takımın oynadığı bir maçta ekstra çaba sarfetmiyor, Milli takımda kalmak için uğraşmıyor. Tamamen kendi kendini sıfırlayan bir durum söz konusu. Bu anlayış mutlaka değişmeli. Gerekirse yepyeni kadrolar seçilmeli ki herkese Milli takım yolu açılsın, herkes Milli takıma girmek için özel performanslar göstersin.

İkincisi ise bu kulüp takımı zihniyetinin seyirciyi çok etkilediği gerçeği. Artık eskisi gibi bir Milli takım heyecanı yaşayan taraftar sayısı çok çok az. Zira sürekli aynı yüzler, sürekli aynı başarısızlıklar seyirciyi rahatsız etmiş durumda. Geçmişte çok çok kötü milli takım performansları sergileyen Nihat'ın halen daha ilk 11'de maçlara başlayabilmesi, yapabileceklerinin ne olduğunu iyi bilen seyirci için eksi motivasyon getiriyor. Kötü bir orta, başarısız bir hücum girişimi bu oyuncu için seyircide varolan negatif enerjinin dışarı çıkmasını sağlıyor. Yepyeni yüzler bu anlayışı da değiştirip seyirciyi de Milli takımımıza bağlar.

Üçüncüsü ise adalettir. Özer yerine Volkan Şen giremiyorsa kadroya bu adaletsizliktir. İsmail Köybaşı veya Hakan Balta yerine İbrahim Üzülmez oynayamıyorsa bu adaletsizliktir. Baya baya formsuz olan Onur, Volkan gibi isimler Milli takıma çağırılırken Sinan Bolat gibi bir ismi kaybetmek üzere oluşumuz bir adaletsizliktir. Mevlüt gibi bir oyuncumuz varken Semih'le, Tuncay'la, yani oynamayan adamlarla maça başlamak adaletsizliktir. Arda yokken Gökdeniz'in kadroda olmaması adaletsizliktir. Hatta Arda varken bile olmaması adaletsizliktir. Mehmet Topal'ın kadroda olmaması adaletsizliktir. Bütün bunlar futbolcuları ve taraftarları etkileyen durumlar.

Yeniden Milli takıma dönmemiz için, o heyecanı hem oyuncu hem taraftar düzeyinde yakalamak için kısa vadede en mantıklı çözüm budur bana göre. Oyuncu kadrosunu form durumuna göre belirlemek. Bir adam kendi kulübünde kötüyken, Milli takımda iyi olması çok az rastlanan bir örnek. Benim aklıma sadece Tümer Metin'in efsane performansı geliyor o kadar.

Ben Milli takımların kulüp takımı gibi yönetilmesi gerektiğini düşünen biriyim. Zira başarı bu yoldan geçiyorsa, bu yolda yürümeliyiz bana göre. Fakat bizim futbolcularımız aynı kafada değil anlaşılan. Direkt olarak rotayı değiştirmek, başarıyı başka isimlerle aramak gerekiyor.

Yeniden hem futbolun, hem de taraftarın hemfikir olduğu kadroları görmeye başlarız umarım. Tabii burada iş Guus Hiddink ve Oğuz Çetin'e düşüyor.

Hiç yorum yok: