27 Şubat 2011 Pazar

"Kazanan" Takım Kimliğini Kaybetmek


Dün geceden beri düşünüyorum. Aklıma tek mantıklı sebep olarak kazanan, yani yabancıların winner dedikleri karakterimizi kaybetmiş olmamıza bağlayabildim sonucu.

Hasan Şaş, Hakan Şükür, Ergün Penbe, Okan Buruk, Mondragon vs. bu adamların hepsi winner karakterde adamlardı. Nedir bu karakter? Bakınız bugünün Fenerbahçe'si. En kötü durumdayken bile üst üste müthiş performanslar sergiliyor oyuncuları ve bugün şampiyonluk için TS ile çekişir hale geldi Fenerbahçe. Aykut Kocaman'ın büyük payı var evet ama eldeki Alex, Lugano, Gökhan Gönül, Emre, Volkan gibi oyuncuların her kötü durumda performanslarını bir, hatta iki kademe yukarı çekmesiyle takım toparlanabiliyor.

Galatasaray bunun son örneğini Kalli'nin ayrılmasından sonraki 6 maçlık periyotla gösterdi. O Galatasaray 6 maçını da kazandı. Sivas'a deplasmanda 5 tane attı, Fenerbahçe'yi içeride yendi. Gitti şampiyon oldu. Ve bunları yaparken sahadaki adamlar bütün takımı etkilerdi. Hakan Şükür'e bugünlerde yaptığı açıklamalarından vs. dolayı bir çok taraftarımız gibi benim de kırgınlığım olsa da sahadaki Hakan'a her zaman saygı duymuşumdur. Çünkü sahada Şükür varsa takım bir şekilde vites atar.

Bugün yaşadığımız bunalım budur takım içinde. Takım dışında da bir çok sorun var tabii ki. Tek sebep bu değil. Ama bu da çok önemli sahadaki sonuçlar açısından. Mesela son maçımız. İnanın Belediye'nin sahada yaptığı hiçbir şey yoktu dün. Değil 3, 1 gol atmaları bile mucizeydi. İşte biz bu mucizeyi gerçekleştiriyoruz başkaları adına artık. Mesela geçen seneki Belediye maçı da böyleydi. Bütün maç müthiş oynadık ama son 5 dakika sahamıza hapsolduk. Halbuki gerek yok. Galatasaray'ı bunalımdan çıkaracak, ne olursa olsun sahadakileri itekleyecek adamlar kalmadı artık.

Fenerbahçe'nin neredeyse her sene ilk 2'de olmasının en büyük sebeplerinden biri budur. Bu karaktere sahip oyuncuları vardır. Bu adamlarda ne olursa olsun takımı tutar bir şekilde. Aragones Alex'i reddetmişti mesela. Mevkisini değiştirmişti. Yani takımın en büyük winner'ını yoksaymıştı. Sonu belli oldu. Aykut aynı işe girişti, sene başında denilenleri hatırlayın. Daha dün Aykut'a adam ol diyen antu'nun bugün giriş sayfasında Aykut'un fotoğrafıyla "Efsane Geri Dönüyor" yazılmış mesela. Oradan buraya getiren Alex'tir bu takımı. Alex bir anda yanılmıyorsam 16 gole ulaştı. Dile kolay; 16 gol. Bir o kadar da asisti vardır mesela. Aykut'u, Fenerbahçe'yi taşımıştır sırtında. Tabii ki tek başına değil. Sakat sakat maçlara çıkan Gökhan, her kötü oynanan maçta 2-3 tane gollük top çıkaran Volkan, sevin veya sevmeyin ortasahayı toparlayan Emre, sürekli takıma skor katkısı yapan Lugano. Bu adamlar winner'dır. Winner adamlara sahip olan takım ise kolay kolay hedeften kopmaz.

Galatasaray'ın yeni yapılanmasına kadar inmek gerekiyor bu yüzden. Galatasaray bir çok adamı, adamını gönderdi bu süreçte. Fakat bu bir deneydir. Tutar veya tutmaz. Hiç sevilmeyen Okan 35 yaşında, Sarp'tan, Barış'tan daha iyi adamdı. Bir şekilde katkı yapardı takımına. Liverpool'a attığı gol tamamen futbolcu özelliklerinin sonucudur. Top geldi, ayağına oturdu değil. O topun ayağa oturmasında oyuncunun tekniği çok önemlidir ama o topu gol yapan vuruştaki özgüvendir.

Galatasaray eğer bu adamlar gittikten sonra bir şampiyonluk kazanabilseydi yeni oyuncularda da yavaş yavaş bu tecrübe oluşurdu. 3 yıldır tamamen tepetaklak gidiyor takım. Kalitesiz mi takım? Bu seneyi saymazsak pek değil. Elano, Keita, Lincoln, Baros, Kewell vs. Kalitesizlik belası bu sene çok vurdu. Ama bu sene haricinde her zaman ilk 2'ye girebilecek bir takımımız vardı.

Mesela Skibbe'nin oynattığı oyun, eldeki adamlar müthişti. Fakat takım kötü giderken, Skibbe ismi tartışılırken takımı oyuna döndürecek adamlar yoktu o gün. Belki bir Hakan Şükür, yedek dahi olsa Skibbe'nin ömrünü 1 yıl daha uzatabilirdi. Takımı göt üstü düşmekten kurtarabilirdi. Hakan Şükür'e ağıt yakmıyorum. Yanlış anlamayın. Sadece takımı birleştirebilen adamlar bunlar.

Yabancı takımlarda bu var mı? Herhangi bir takımın içini çok iyi bilemem. Ama vardır herhalde. Barcelona'da Puyol olabilir belki. Gerçi onlar tamamen birey gibi hareket edebilen bir topluluk. Çok uç bir örnek bu. Mesela Chelsea'de Lampard olabilir bu isim vs. Neyse biz Türkiye'ye göre konuşmak durumundayız. Burada böyle işliyor sanırım işler.

Yeni takımlar çıkıyor tabi. Mesela Bursaspor pek bu karaktere uymayan bir takım fakat Ömer Erdoğan farklı duruşuyla ilk bakışta göz önüne çarpıyor. Trabzonspor'da Egemen'in, Selçuk'un önemi daha farklı mesela. Bir tek Kayserispor pek uymuyor bu duruma sanki. Orada da Şota'nın imzası var. Saf bir Hollanda takımı gibi oynuyorlar.

Neyse pek uzatmayalım. Sonuç olarak Galatasaray kazanan takım kimliğini tamamen kaybetmiştir. Rijkaard'lar, Hagi'ler, Skibbe'ler, Kalli'ler değişse de bu sonucu düzeltmenin pek yolu yok gibi gözüküyor. Çünkü zaten ince bir çizgide olan yeni takım sürekli mağlup olarak kazanmayı öğrenemez. Özgüven yok olur. Çok iyi oynadığınız bir maçı kaybedersiniz. Kötü oynadığınız hiçbir maçı kazanamazsınız. 3 senedir Galatasaray'ın yaşadıkları bunlar. İlk şut gol olur, iyi oynarsın son dakikada yersin, kötü oynarsan zaten hiç kazanamazsın.

Baştan aşağıya yenilenme gerekiyor;

Yönetimden, futbolcusuna, antrenöründen, çaycısına kadar.

Hiç yorum yok: