14 Şubat 2011 Pazartesi

Gaziantepsor 1 - 0 Galatasaray


Geçtiğimiz senelerde EPL'de üstüste Chelsea - Liverpool maçları izlerdik. CL'de, FA Cup'ta ve ligde karşılaşırlardı. Neredeyse 1 ayda 3-4 maç oynarlardı. Gaziantepspor - Galatasaray maçları da bu yönde bu sene. Önce Türkiye Kupası'nın grup aşaması, daha sonra çeyrek final, şimdi de lig.

Galatasaray'ın Es-Es maçından sonra nasıl başlayacağını tahmin etmek zor değildi. İleride baskı, tempoyu sürekli yükseltme isteği, dikine oyun... Nitekim yine bunlar oldu. Fakat bir farkla, Galatasaray bu sefer golü bulan değil, yiyen taraf oldu. Daha maçın birinci dakikasında Kazım, Stancu iş birliği vardı. Es-Es maçından tek farkı bu sefer ortanın ön direğe kesilmiş olmasıydı. Buradan sonucu çıkaramadığı gibi golü kalesinde gördü Galatasaray.

Golde hata aranacaktır tabii ki. Bana göre golü getiren ilk hatayı Hakan Balta adamını kovalamayarak yaptı. İkinci hatayı Servet kendisinden çok daha kısa bir oyuncuya hava topunu teslim ederek yaptı. Üçüncü hata ise kronikleşmiş kaleci hatası. Golü Zapata olmasa Aykut veya Ufuk çıkarır mıydı? Hayır. Çok sert ve kalecilerin zayıf bölgelerinden birine yapılan bir vuruştu. Fakat Galatasaray, kalecisine zaten bu tip durumlarda ihtiyaç duyuyor. Bu hataları temizlesin diye. Maalesef 2 senedir, hatta Mondragon ayrıldığından beri böyle bir kalecimiz yok.

Galatasaray golü yedikten sonra pek bocalamadı. Mesela kupa maçında 2-2'den sonra dağılmıştı tamamen Galatasaray. Burada da belirtmiştik bu durumu. Bu sefer başta Culio olmak üzere, Neill ve Stancu takımı tutan isimlerden biriydi. Ayrıca unutulmaması gereken bir detay da Galatasaray'ın pozisyonlara girmesi. Kewell gibi 2 maçtır bu takımın tek hücum aklı olan bir oyuncunun yokluğunda takımın yine de pozisyon üretmesi o kısır dönemi yavaş yavaş geride bıraktığımızın bir göstergesi bana göre.

Mesela hücum anlamında bana göre iyi iş yapan Hakan'ın 2 tane direkt pozisyona sokan pas attığını görüyoruz. Maçın başındaki Kazım - Stancu işbirliği ise çalışmış olduğunu gösteriyor. Zaten Hagi'nin takımı süratle oynaması gereken bir takım. Bu tip oyunlarda golü göbekten yapılan hücumlar değil, daha çok kanat organizasyonlardan bulabilirsiniz. Nitekim gollerimize bakarsanız neredeyse hepsi kanat organizasyonlarının bir sonucu. Kewell ise bu takımın sarkık forveti olarak takıma ekstra hücum opsiyonları sunuyordu. Pas dağıtıyordu, şut çekiyordu, orta açıyordu. Evet artık yaşlı, evet kuvvetsizliği çok top kaybına yol açıyor ama Baros henüz hazır değilken orada Bergkamp, Kanu tadında bir oyun stiliyle Kewell, Galatasaray'ın hücum ufkunu genişletiyor.

Gaziantepspor ise hakikaten çok çok etkili bir takım olmuş. Wagner, Sosa, Popov üçlüsü özellikle Galatasaray gibi ağır savunma hattına sahip takımlara çok etkili olabilir. Bize karşı ikinci kez etkili oldular fakat bu sefer hızla kanatları kullanmaları, yüksek isabetli pas sayılarına rağmen pek etkili olamadılar. Yani maçta Gaziantepspor iyi oynuyor gözükse de pozisyon anlamında golden başka bir durumları yoktu. Bir de Sosa'nın neredeyse sıfırdan çekerek çektiği şut vardı ki Zapata'dan dönmüştü hatırlarsanız. Yani Galatasaray kupa maçındaki gibi bir dağılma yaşamadı maç boyunca.

Fakat çok da etkili olamadık. Bunların en büyük sebeplerinden biri Sabri'nin Es-Es maçında yaptığı müthiş katkının yüzde 10'unu bile bu maçta yapmaması. Hep topla hem de topsuz oyunda çok kötüydü Sabri. Hagi 60 dakika dayanabildi. Özellikle göbekteki bu verim kaybı tamamen birbiriyle bağlantılı ve yeni yeni ayağa kalkmaya çalışan takımın dengesini bozdu. Çünkü neredeyse hayati bir görev Sabri'nin yaptığı; Hücum presini 4'lemek, aynı zamanda içte kurulacak oyuna yardım etmek. Bunların eksikliği yıprattı takımı doğal olarak. Buraya Yekta gelecektir; Yeterli tempoyu sağlayabildiğinde. Hatta Yekta müthiş bir akla sahip olduğu için burada yeni yeni opsiyonlar sunabilecektir Galatasaray'a.

Maçın ikinci yarısına hızlı başlayacağımızı düşünmüştüm. Fakat Sabri çıkıp, Yekta girene kadar pek böyle olmadı açıkçası. Yekta girdikten sonra Galatasaray risk alarak 4-2-4'e döndü ve direkt oyunu eline geçirdi. Yekta'nın yarattığı 2 pozisyon ki biri direkten dönen şuttu, maçı en kötü beraberliğe getireceğine dair umutlandırdı bizi. Fakat olmadı. Baros'un tam hazır olmaması da yapabileceği 2 gol kaçırmamıza sebep oldu aslında. Sağlıklı bir Baros ayakta kalıp en azından birini döve döve atardı içeri. Fakat olmadı. Stancu'nun da bir şutu yanılmıyorsam Yalçın'ın müdehalesiyle kornere çıkınca Galatasaray golü bulamadı.

Galatasaray'ın oyunu yeterli miydi? Kesinlikle hayır. Fakat Gaziantepspor maçında oynadığı oyunun hakkı mağlubiyet miydi? Asla! En azından beraberlik almalıydı bu oyunun karşılığında. Yine ilk giren şutun gol olması, Culio'nun direkten dönen şutu, Baros'un kaçırdığı 2 pozisyon vs.

Ben mağlubiyete çok üzülmedim bu yüzden. Çünkü bağıra bağıra gelen bir Galatasaray var ve yazın yapılacak 3-4 transferle ki en önemlisi kaleci olacaktır şu an, Galatasaray seneye şampiyon olabilecek bir oyun oynayabilir. Üstelik bu oyun hem lig, hem de Avrupa'da etkili olacak türden bir oyun.

Son olarak Anıl Dilaver'e değinelim. Beklemediğim şekilde sağlam ve yararlı oynadı. Top sakladı, hücum presi yaptı fakat daha zamana ihtiyacı var. Bir net pozisyonu da tecrübe eksikliğinden kaçırdı. Oysa direkt yapılacak bir vuruş henüz açılmakta olan bir kaleciyi gafil avlayabilirdi. Ama bunlara rağmen iyi çalıştığını düşünüyorum.

He Hagi'ye güvenirler mi? Hayır. Hem taraftar, hem basın Skibbe'ye yapılan haksızlığın aynısını Hagi'ye yapıyorlar. Bana göre Rijkaard'a yapılandan daha zalim bugün Hagi'ye yapılanlar. Bir aşağıdaki postta, yalakalık uğruna bir insanın ne hale gelebileceğini de gördük zaten. Peki işin yönetim kanadı Hagi'ye süre verir mi? Pek sanmıyorum. En azından kupa veya ilk 4-5 olmadıktan sonra vermezler.

Ben Hagi'nin dağılmış, bitmiş, harab olmuş takımı 3 ayda bu hale getirmesine, bu denli sağlam oynatmasına, kör gözle bakan adamlara bile Galatasaray'da bir şeyler değişiyor dedirtmesine ayağa kalkış diyorum.

Umarım yanılmam, umarım taraftarımız sırtını dönmez Hagi'ye.

Hiç yorum yok: