29 Kasım 2010 Pazartesi

Derbi Sonrası Halet-i Ruhiye

Galatasaray'ın hali ortada. Ligdeki kötü durum, ligin 7.'siyle bile arada olan puan farkı vs. Bu duruma hakederek, anamızın ak sütü gibi geldik.

Nasıl geldik peki? Kadroya 5 senedir bağıran ortasaha takviyesini yapmayarak, gönderilen adamların yerine sürekli daha kötüsünü alarak, yaptığımız transferleri, teknik direktör seçimlerini sürekli alakasız kullanarak, Rijkaard gibi bir değerin harcanmasına izin vererek geldik.

Galatasaray'ın parası şimdilik olmayabilir. 10-15 milyon € bir futbolcuya veremeyebilir. Zaten bunu isteyenin de olduğunu sanmıyorum. Varsa bile azınlıktır. Kimse 15 milyon €'luk topçu meraklısı değil. Galatasaray'ın teknik direktörünün ne oyun oynattığını iyi bilecek, buna göre doğru oyuncu seçimi yapabilecek ve satabileceği oyuncusunun değerini düşürmeden pazarlayabilecek bir sportif direktöre, bir futbol beynine çok ama çok acilen ihtiyacı vardır. Şu takım 5 senedir çırpınıyor iç oyuncusu diye bir tane bile takviye yapılmıyor. Ayıp yahu.

Aslında bunlar işin hikayesi. Kadronun kalitesizliği olsun, teknik direktör seçimleri olsun. Hepsi hikaye. Yönetimin en çok eleştirdiğim kısmı Galatasaray adını yere çalması. Biri Arda seks yüzünden sakatlanmıştır diyor, 2 hafta sonra sadece işini beceremeyen bir adam için GS TV'ye çıkarıyoruz o adamı. Yahu bunu yapmayın. Gözünüzü seveyim yapmayın bunu. Her boku yiyin, kötü transfer yapın, sürekli teknik direktör kovun razıyım. Ama bizim armayı yerlere çalmayın. Her yandan kötü haber gelirken,(Galatasaray kötü durumda olduğu için gördüğünüz gibi ne Galatasaray, ne Arda haberi izliyoruz.) Galatasaray'ın adını koruyun. Adamlar Telegol denen rezalet bir programda sallayıp duruyorlar. Çık oraya, bağlan yayına "Siz kimsiniz kardeşim?" demeyi öğren. Tüm eski topçuların takıma neredeyse sövüyor, çık konuş, "Sizi buraya Galatasaray getirdi." demeyi bil. Haddini bildir tükürenlere. Yap bunu da benim Galatasaraylı gönlüm en azından vicdan azabı çekmesin.

Peki ya taraftar ne yapıyor?

Oyuncusunu yumruklar, oyuncusuna laptop atar, teknik direktörünün üzerine yürür, istifaya davet eder, Hagi gibi bir değere, sırf yönetim istedi diye tüm stad "HIRSIZ" diye bağırır, onun bunun maşası olur, takıma bir gram olumlu destek sağlayamaz; bir tane orjinal tezahürat bulamaz, eskileri hiç kullanmaz, zerre temposuz destekler; bir yerden sonra duyulmayan bağırışlar; hakeme, rakibe baskı kurmak zaten hak getire.

Doğru tepkiyi zaten vermeyi unuttum ben. Servet stoperdir, topla çıkar Servet Servet diye bağırılır yuhalanacağına. Sonra Servet efendinin kalçaları uzaya değer, teknik direktörüne gider yapar. "BİLEREK OYNAMAZ". Ama ancak takım 10. sıradayken şöyle geçiştirme bir uğultu.

Ne yana dönsem içimdeki yazma hevesi sönüyor. Kime ne yazayım bilmiyorum. Galatasaray taraftarlığımı kenara aldım ki gerizekalı söylemlerde bulunmayacağım elbette. Amma ve lakin üzülüyor insan. Benim için farketmez. Ben Galatasaray'ı 10. olduğu zamanda çok seviyorum. Fakat bir yerden başlamalı artık. Galatasaray'ın Hakan Şükürlerden, Arda Turanlara geçişi çok çok başarısız olmuştur. Bunu kabul etmemiz lazım. Üstelik bu geçiş Hakan Şükürlerin çok iyi olmasından değil, tamamen yerli kadrodaki seçim zaafından dolayıdır. Elden kaçan yerli isimlerden birkaçına bakalım hemen; Gökhan Gönül, Sezer Öztürk, Özer Hurmacı... Şu 3 isimin gelmeme sebebi toplam 2-3 milyon €'luk maliyetleri. Bonservisi olmadığı için gelen oyunculardan yapılan zarar ise bu fiyatın 50 katı neredeyse.

Bir jenerasyonu kaybetti Galatasaray. Şimdi yeniden oluşturabilir. Fakat çok para harcayacak bu sefer. Sözleşmesi bitecek olan Selçuk, ne olursa olsun kazandırılmalı takıma. Gurbetçilerden iyi durumda olanlar ne olursa olsun kazandırılmalı. Mesela Hamit'in gerekirse kapısında yatılıp Galatasaray'a imza atması sağlanmalı. Jem Paul Karacan, Nadir Çiftçi, Gökhan Töre gibi Premier Lig görmüş Türk oyuncular öyle veya böyle ikna edilmeli. Çünkü artık paramız az devri geçti. Takıma gelecek yabancılar isim değil, karakter katkısı yapmalı. Cana gibi, Neill gibi, Baros gibi, Kewell gibi. İlla süperstar gelmesine gerek yok. Önce takım olalım, sonra 1-2 tane yıldız zaten gelir.

Derbi için söylenecek bir şey yok. Galatasaray çok kötü oynamadı. Fakat gücü bu kadar. Yine 50'den sonra, Cana yorulunca çöktü ortasaha. Devre arası Cana'nın kondüsyonunu en azından 75-80 dakikaya çıkarabilirsek çok maç kazanırız. Fakat şimdilik işi erken bitirmek gerek. Hagi'nin değişiklikleri çok konuşuluyor. Şöyle bir bakalım;

Ali Turan - Mehmet Batdal: Devre arası yapıldı bildiğiniz gibi. Bu bir tercihtir. Benim tercihim Batdal yerine Barış olurdu mesela. Ortasahada Cana'nın yanına bir tane daha koşan adam ekleyerek Cana'nın biraz daha oyunda kalması için. Fakat Hagi Batdal'ı aldı diye eleştiremem. Çünkü onun tercihi o yöndeydi ve saçma bir karar değildi.

Servet Çetin - Barış Özbek: Bu çok konuşuluyor fakat 50'den itibaren Cana'nın oyunda olmadığını görmüyorlar sanırım konuşanlar. 50'den sonra ortasahayı aldı Beşiktaş. Hagi'nin elinde bende isterdim Lassana Diarra falan olsun fakat eldeki bu. Barış giriyor oyuna, Cana ileri çekilen savunma hattında hem daha iyi top çıkarmak, hem de savunmayı daha süratli yapmak adına stopere çekiliyor. Bu değişikliğe yanlış diyen gitsin yemek falan yesin. Aç kalmış çünkü.

Elano Blumer - Milan Baros: Tek eleştirdiğim değişiklik budur. Başta söylediğim gibi oyuna Barış erken girse Elano daha rahat oynardı göbekte. Bir başka bakış açısı ise bu değişiklik olduğu sırada oyundan Ayhan çıkmış olabilirdi ki maçta yaptığı bir şey yoktu o dakikalarda zaten. En azından Elano gibi hem şut, hem duran top tehlikesi yaratabilen bir adam oyunda kalırdı. Baros'un oyuna girmesi doğru fakat çıkan adam yanlış bana göre.

Neyse artık bunların da pek önemi yok. Ali Turan'ın yaptırdığı gerizekalı penaltıyı bile konuşmuyorum. Önümüzdeki maçlara bakacak da pek yüzümüz yok. Devre arasını bekleyeceğiz artık.

Hiç yorum yok: