14 Nisan 2010 Çarşamba

Banu Yelkovan


Banu Yelkovan'ı hep çok beğenirim. Gerek bakış açısı, gerekse de TV programlarındaki üslubu her zaman çok farklıdır. Bugün çok güzel bir yazı yazmış. Alıntılayayım istedim.

Rio Ferdinand bir gün Manchester’da bir gece kulübüne gider, bir kızla tanışır. Kız onu tanımaz ve ne iş yaptığını sorar. “Spor işindeyim” cevabını verir... Iniesta yakın zamanda Türkçe’ye de çevrilen kitabında bir gün ailesiyle bir restorana gittiğini, orta yaşlı bir kadının kendisini garson zannettiğini ve ondan bir şişe kola istediğini anlatır... Anelka, bir alışveriş merkezinde kot alırken tanıştığı tezgahtar kızla çıkmaya başladığında kızın ne karşısındakinin Anelka olduğundan haberi vardır, ne kısa bir süre sonra evleneceğinden... Olay büyük bir skandala dönüşür, Anelka kızı terk eder ve apar topar nişanlısıyla evlenir.

Bizde düşünebiliyor musunuz Arda Turan bir bara gidecek de, kızla tanışacak da, kız onu tanımayacak... Emre Belözoğlu’nu restoranda garson zannedecekler. Tezgahtar kız İbrahim Toraman’ın kim olduğunu bilmeden ona kot satacak. Tabii vardır Diyarbakırspor’da oynayan ve sokakta görsek tanımayacağımız futbolcular. Ama verdiğim örnekler de Manchester United, Barcelona ve Chelsea’de oynuyorlar yani. Tugay Kerimoğlu, İngiltere’de oynamanın avantajlarını anlatırken, statlardan, taraftardan, üst düzey futboldan önce kimsenin sizi tanımadığından, sokakta rahatsız etmediğinden bahseder her röportajında. Tuncay da. Emre de. Neden acaba?

Antalya’daki teknik direktörler konferansının kahve molasında otelin lobisinde ‘Fatih Terim’le fotoğraf çektirmek isteyenler’ kuyruğunu görmenizi isterdim. Yanına yaklaşmaya basın mensuplarının bile çekindiği Fatih Terim’in kucağına birbirinin peşi sıra bebekler tutuşturuyorlardı, “Bir fotoğraftan ne çıkar?” noktasındaki insanlar. Bir de karşıdakinin korkutucu Fatih Terim değil de, sempatik Arda olduğunu düşünün. İnsanların sizi gördüklerinde gülmüyorsanız ‘Parayı buldu şımardı’, alışveriş yapıyorsanız ‘Parayı buldu şımardı’, yanında sevgiliniz varsa ‘Parayı buldu şımardı’ dediğini.. Evet senede milyonlarca dolar kazanıyorlar ama bu onları hayatlarının her anında herbirimize karşı sorumlu yapmaya yeter mi?

Ben de protesto ediyorum!
Galatasaray maçındaki protestolar sonrası pekçok spor yazarı “Galatasaray taraftarına yakışmadı” yorumunu yaptı. Hangi Galatasaray taraftarına? Hürriyet’in araştırmasına göre bugün Türkiye’nin en kalabalık grubu Galatasaray taraftarı. Tek tip bir taraftardan söz etmek çok zor. O gün maçta olan ‘Galatasaray taraftarı’ bile protestolar konusunda ikiye bölündüğünü gösterirken üstelik. Kim bu Galatasaray taraftarı? Ortak noktaları ne? Aralarında “Biz 13 sene şampiyonluk görmedik” diye konuşanların kaçı gerçekten o 13 seneyi bizzat yaşadı acaba? Islıklayanlar arasında onlar var mıydı?

Ben Galatasaray taraftarı olup da takımın inişli çıkışlı grafiğinden memnun olan bir kişi olduğunu zannetmiyorum. Fenerbahçe yenilgisine üzülmeyen. Avrupa’daki başarısızlığa kafayı takmayan. Varsa da ona zaten taraftar denmez, sempatizan denir herhalde. Ama gönül isterdi ki baştaki sessizlik maç boyuna yayılsın, atılan gollerde bile çıt çıkmasın ve takıma ‘bizim için önemli olan Kasımpaşa ya da Diyarbakır maçlarını kazanmak değil, Fenerbahçe maçı, Avrupa’daki başarı’ mesajı ‘sessizce’ verilsin. ‘O’ tezahürat hiç söylenmesin. Ama yok... Bize ‘üzülmek’ yetmez, içimizi rahatlatmak için illa ‘üzmemiz’ lazım. Ki bizim ‘cepheye’ karşı ‘cephe’ oluşsun, kutuplaşalım, aramızda inatlaşıp duralım, amacın ne olduğunu o arada unutalım. Hep yaptığımız gibi.

Bir gazete Leo Franco’nun Fenerbahçe maçında yediği golü evde unuttuğu lenslerine bağladı. O günden beri yorumlar “Doğru mudur değil midir bilmiyorum ama doğruysa skandal” tadında ilerliyor. ‘Doğruysa’ üzerinden yorum yapılır mı? Ya değilse? Ya Lincoln şımarık değilse, Skibbe tecrübesiz değilse, Jo izin günleri dışında alemci değilse, ya ismini vermeden konuşan bir Galatasaraylı futbolcu yoksa... Ya Galatasaray’ın tek gerçek sorunu sakatlıklarsa? Antreman sonrası eve koşup pijamalarla çekirdek çitleyerek ‘Ezel’ seyretmenin şampiyonluk getireceği konusunda bir garanti var mıydı yeğen?

Hiç yorum yok: