11 Ocak 2011 Salı

Bu Sefer Veda Değil, Elveda!


Söylenecek ne varsa boğazda kalmıyor mu ayrılık vakitlerinde?

Galatasaray'ı kokladığımız, yaşadığımız, sarıldığımız yere veda ediyoruz bugün. Artık saatlerin bile önemi mi kaldı? 10 saat sonrası, 20 saat sonrası nedir ki artık? Yarın bu saatlerde tüm kadehler Ali Sami Yen'e kalkmayacak mı?

Hagi'nin, Hakan'ın, Taffarel'in, Mondragon'un, Kewell'ın, Arda'nın, Hasan Şaş'ın, Tugay'ın, Song'un, Capone'nin ve Prekazi'nin, Uğur'un, Cüneyt'in daha da eskilerin, adını bilmediklerimin, aklıma getiremediklerimin oynadığı stadyum kapanıyor. Neyleyim şimdi ben Hagi'nin gol atmadığı stadı? İçinde Hagi'nin sevinmediği, sinirlenmediği stadı neyleyim?

Neyleyim ben Manchester'ı, Barcelona'yı, Real Madrid'i ve daha bir çok devi harap etmediğim stadı? Yenilik güzel şey evet. Yeni stadımız çok çok güzel evet. Ama daha çıplak be abicim o stad. Daha çırılçıplak. Oysa Ali Sami Yen öyle mi? Kaç kat başarıyla, kaç kat anıyla, kaç damla gözyaşıyla örtülü değil mi? O güzel elbise kaç kişinin alın terinden, kaç kişinin mutluluk gözyaşından yapılmamış mı?

16 dakikalık kalp krizini biz o stadyumda geçirmedik mi? Ya abilerimiz? 14 yıllık çile bitsin artık bu sene diye haykırmadı mı o stadyumun betonlarında? Hangi bilmem kaç milyon yıldızlık stadyum öğretir ki Galatasaraylı olmanın ne demek olduğunu çocuklara? Hangi stadın dökülen boyasında bile kutsallık buluruz ki biz?

Her tarafı kapalı stadyumda; ıslanmadan, üşümeden "Şereftir Seni Sevmek" diye bağırmanın neresi keyiflidir? Eski Açık sarı diyemedikten sonra o stadyumda 100.000 kişi olsa ne olur?

Yeni stadımız çok güzel ama...

"Ama" bırakmasaydı keşke kalbimizde.

Adamı çok yoruyor ulan ayrılık.

Elveda Ali Sami Yen...

Hiç yorum yok: